Dergi Bursa Şubat/Mart 2014 - page 106

104
Deli gibi anne olmak istiyor,
aşkının meyvesini bir an
önce kucağına almayı hayal
ediyordu. Hayatı boyunca
gerektiği gibi, bu konuda da
sabretmesi gerekti ve nihayet
1960 yılında ilk çocuğu Sean
doğdu.
1961 yılında, onun ölümsüzlük
yolunda attığı en önemli adım
olan “Breakfeast at Tiffany’s”
filmine dek birçok filmde
ünlü isimlerle birlikte yer aldı.
Truman Capote’nin romanından
uyarlanan “Tiffany’de Kahvaltı”
filmi, çekildiği dönem için
büyük cesaret isteyen bir
projeydi. Hem farklı hikâyesi
hem de canlandıracağı
rolün 60’lı yılllarda çok hoş
karşılanmayacak bir karaktere
sahip olması Audrey için bir
engel olmadı. Filmin açılış
sahnesindeki, Audrey’in
mağaza vitrinine bakarken
çörek yiyip, kahve içtiği sahne
dahil olmak üzere filmden
birçok kare; bugün duvarları,
çantaları, çeşitli giyim ve
aksesuar malzemeleriyle,
hayatımızda büyük bir yeri
var. Onu hiç tanımamış, tek
bir filmini izlememiş olanların
hayatı da dahil olmak üzere…
Filmde “Moon River” şarkısını
söylediği sahnenin videosu ise
hala izlenme rekorları kırıyor.
Audrey’in her yaptığı filmde
yakaladığı başarılar, hayatının
aşkını bulmuş ve anneliği
tatmış bir kadın oluşuyla
dışardan görünen “peri
masalı” tadındaki hayatında
her şey yolunda gidiyordu.
Ama birkaç yıl içinde evliliği
bitti ve “My Fair Lady” filminde
aldığı övgüler, büyük bir
haksızlıkla son buldu. Audrey
sesinin muhteşem olduğunu
düşünmüyordu ama şarkı
söyleyebildiğini bugün hala
konuşulan filminde Moon River
şarkısı ile kanıtlamış, dünyayı
kendine hayran bırakmıştı.
Oysa bu filmde söylenecek
olan şarkı için sesinin
yeterli olmadığı öne sürüldü
ve eleştirmenler Audrey
hakkında rolü hak etmediği
yönünde yorumlar yaptılar.
Audrey kendini bu yaldızlı
hayata kaptırmamış olmanın
avantajını yaşayarak, yaşadığı
haksızlığı kabullenmekte çok
zorlanmadı. Artık bir süreliğine
de olsa geri çekilme zamanı
gelmişti. Her şeyin iyi yönünü
bulabilen Audrey, oğlunun
kendine ihtiyacı olduğu bu
dönemde böyle bir çekilmenin
yerinde olduğuna inandı.
Eşiyle boşanmasına neden
olan dedikodular, eşinin
onun yanında ve ona destek
olmayı tercih etmesi yerine,
kendisine gelen her iş fırsatını
değerlendiriyor olması aşkla
başlayan evliliğin ortak bir
kararla bitmesine sebep oldu.
Ama Audrey’in aşk yolculuğu
henüz bitmemişti. Çünkü
ne hayattan ne de aşktan
vazgeçmeye hiç niyeti yoktu.
“Bir kadının güzelliği
gözlerinden okunmalı,
çünkü gözler kalbe, yani
aşkın yaşadığı ülkeye
giden kapıdır”
Güzelliğe katılan bambaşka
bir anlam, zarafetin ve
asaletin simgesi, giydiği
elbiseyi taşıyışıyla onu
zamansız bir modaya
dönüştüren sihirli etkisi, bir
çocuğun masumiyeti… Sahip
olduğu sürüyle özelliği, onu
kelimelerin tarif edemediği
kadın yapıyor. Hayata aşık,
aşka tutkun, sevgiye bağlı,
ve her şeye karşı sevgi dolu
bir iyilik perisiydi Audrey
Hepburn. 40’lı yaşlarında ikinci
baharını yaşadı ve İtalya’da
çapkınlığıyla tanınan bir
doktora aşık oldu. Andrea Dotti
ile evlenerek aşkın başkenti
olarak da anılan Roma’ya
yerleştiler ve bir erkek çocukları
oldu. Artık Audrey için tam
zamanlı annelik başlamış,
kariyerini sonlandırarak
hayatını ailesine adamaya
karar vermişti. Ancak bu
aşık olduğu adam için yeterli
olmadı. Defalarca aldatıldı, her
affedişinde Dotti onun kalbinin
adaptation of Truman Capote’s
same titled novel, the film was a
very daring project for its time.
The peculiar story or the leading
character being someone who
would not be well received in
the 60s did not stop Audrey.
Starting with the opening scene
where she has coffee, eating a
bagel while looking at a shop
window, many scenes form the
movie are today a big part of
today’s life in the form of walls
decorations, bags, clothing and
accessories. Including the ones
who have never watched one of
her movies…. The scene where
she sings “Moon River” is still
a hit. Everything in Audrey’s life
was in line with the “fairy tale”
image; her success with all her
movies, being a woman who has
tasted love and motherhood.
However, in a couple of years
her marriage, all the positive
comments she received with the
movie “My Fair Lady” ended with
a big disappointment. Audrey did
not think she had a spectacular
voice, but she had proved she
could sing with the song Moon
River, which is still well-liked
and praised. Nevertheless, they
claimed that her voice would not
be enough to sing the songs of
this movie and critiques stated
that Audrey did not deserve this
role. Since she was never taken
away by the glamour of this life,
she quickly recovered from the
injustice she went through. It
was time to stay back, even for
a while. Seeing a positive side of
everything, she believed that this
withdrawal was right because her
son needed her. The rumors, the
fact that her husband did not turn
down any job instead of being
there for her led to end of the
marriage that started with love.
Audrey journey of love did not
end there. She had no intention of
giving up on life or love.
“The beauty of a women
should be in her eyes, for
they are the road to the
heart, the country where
love lives.”
A whole new meaning of beauty,
symbol of grace and nobleness,
turning the dress she wears
to timeless fashion with way
she carries it, innocence of a
child… Her many traits make
the indescribable women she is.
Audrey Hepburn was an angel
filled with love, in love with life
and with love itself. She had
her second-spring in her 40s,
falling in love with a notorious
womanizer doctor in Italy. She
married Andrea Dotti and moved
to the capital city of love, Rome,
and had a son. She was cheated
film şeridi
storyboard
1...,96,97,98,99,100,101,102,103,104,105 107,108,109,110,111,112,113,114,115,116,...132
Powered by FlippingBook