Dergi Bursa Şubat/Mart 2014 - page 36

34
günlerini geçirdi. 1936 yılında
eşi, kızı ve kayınvalidesiyle
Nalbantoğlu’ndaki konağa
yerleşen Eşref Hanım iki yıl
sonra ikinci kızını, bugün Leyla
Hanım’ın hala uyuduğu yatakta
dünyaya getirdi. Afilli delikanlı,
romantik hovarda Rıza Bey’in
1966 yılında ölümüne dek son
durağı olan bu konak bugün,
hayatını aşkına ve ailesine
adayan Eşref Hanım’ın 90
yıllık hayatından kalan mutlu
anların izlerini, ve aşık bir
adamın ruhunu barındırıyor.
1995 yılında ölen Eşref Hanım,
kızı Leyla Hanım tarafından
mezar taşına yazdırıldığı gibi
“iyi bir eş ve iyi bir anne”
olarak yaşadı ve öyle öldü. Asil
bir baba ve hanımefendi bir
annenin yetiştirdiği çocuklar da
tabi ki kendilerine ve ailelerine
yakışır bir hayat sürecek
ve Çengiçzade kanına, bu
soylu ailenin şanına uygun
şekilde anılacaklardı. Öyle
de oldu. Ölümsüz aşkın ilk
meyvesi Leyla İlova’nın ablası
Selma Hanım, Bursa’da
geçirdiği çocukluk ve gençlik
yıllarından sonra BOSSA
tekstil fabrikasının kurucu
ortaklarından olan Bosnalı
Salih Efendi’nin oğlu ile
evlenerek Adana’ya yerleşti.
Bir yıl arayla dünyaya gelen
iki kızının doğumlarından
sonra İstanbul’da yaşamaya
başladılar ve Sinan Bosna’nın
siyasi çalışmaları nedeniyle
kısa bir süreliğine Ankara’ya
gitseler de son nefeslerine
kadar İstanbul’da yaşadılar.
Bugün Kent Müzesi’nde
kurulan sergiye verdiği
eşyalarla, Osmanlı’nın
kıymetlisi, devlete büyük
hizmetlerde bulunmuş bir
aile hakkında birçok bilgiye
ulaşabilmemizi sağlayan küçük
kızları Leyla İlova da ailesine
layık bir hayat sürdü. Bursa’da,
Bursa için çok şey yapmış ve
hala yapmaya devam eden
bir Çengiç kızının her anının
tadına varmaya devam ederek
yaşadığı hayatı ve edindiği
tecrübeleri paylaşıyor olması
Bursa için büyük bir ödül.
Bosna’dan Bursa’ya
Çengiç Beyleri
Osmanlı’nın devlet niteliği
kazandığı süreçte Rumeli’ye
yerleşip Balkanlar’a 56 paşa
vermiş olan Çengiçler, Bosna-
Hersek sancak beyliği görevini
üstlenerek; yüzyıllar boyunca
kuşaktan kuşağa devam
eden bir geleneği sürdürdüler.
Anadolu ve Balkan halklarının,
arasındaki kültürel ve tarihi
bağı da borçlu olduğu Çengiç
Beyleri, tarihte ilk olarak
yer aldıkları 1498 yılından
önce Mardin ve Diyarbakır
bölgelerinde yaşıyorlardı.
Bu dönemde Mardin -
Hasankeyf bölgesinde bulunan
Akkoyunlular başında Uzun
Hasan Bey’in torunu Sultan
Ebu Muzaffer Kasım vardı.
Kasım Bey’in en büyük desteği
ise her türlü savaş ve yönetim
konusunda donanımlı olan,
Çengiçler’in atası İsfendiyar
Bey’di. Yavuz Sultan Selim’in
1514 yılında çıktığı Doğu
Seferi’nde Şah İsmail’i yenilgiye
uğrattıktan sonra, Çengiçler’i
Anadolu Beylerbeyliği’ne
bağlı bir sancak olan
Çankırı’ya atadı. Çengiçler’in
Çankırı’dan Bosna’ya
gidişleri ise, Belgrat’ın 1521
yılında Sultan 1. Süleyman
tarafından fethedilmesiyle
oldu. Kurulan Bosna ilinde
“Hersek Sancağı” oluşturuldu
ve Çengiç ailesinin Bosna’daki
görevleri başladı. Çengiçler,
ilk olarak kendilerine verilen
Yelaç bölgesinde barınırlarken;
devlet için özveriyle yerine
getirdikleri görevlerindeki
başarılar sonucunda, yaşam
alanları Adriyatik yakınlarındaki
Gabela’dan Saraybosna’ya
kadar genişletildi. Çengiçler
emanet aldıkları ve sorumlu
tutuldukları bölgelerde yıllar
boyunca düzeni koruyup,
bu bölgeleri saldırılara karşı
kahramanca savunarak, her
an hazır oldukları fermanlar
geldiğinde Osmanlı ordusuna
katılarak devlet için canları
pahasına savaştılar. Dört
asır boyunca Bosna - Hersek
yurtları oldu Çengiçler’in.
Her görev aldıkları bölgeyi
sahiplendiler, korudular.
Balkanlar’daki kültür ve tarih
elçisi olmalarının yanında,
gittikleri her yerde halk ile
bütünleştiler.
hayat hikayesi
the story of life
1...,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35 37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,...132
Powered by FlippingBook