129
Evliya Çelebi’nin seyahatlerine ilk
başladığı şehir Bursa’dır. 1050 senesi
Muharrem ayının ilk Cuma günü
(23.04.1640) kuşluk vakti İstanbul
Sarayburnu’ndan bindiği bir yelkenliyle
başlar tüm hikâye... Bindiği yelkenlide
o devrin meşhur simaları da vardır;
Sultan İbrahim Hanı’ın Karcıbaşısı Sefer
ağanın tamburcusu, santurcusu(santur
çalan kişi), neyzen ve kemençecisi
yanı sıra da Sadrazam Kara Mustafa
Paşa’nın Ulak Kara Recep Ağası’nın bir
cöğürcüsü (çalgıcı) ve iki hanendesi
yolculuğuna eşlik eder. Yolcular
Çelebi’ye gelip “Gelin sizinle bu
gam girdabında üzüntünün verdiği
karşıtlığı yok etmek için bir segâh faslı
eyleyelim” diye hakir tahrik edince fasıl
ve yolculuk başlar…
Çelebi’nin çıktığı bu ilk seyahatte
ilk durak Mudanya’dır. Ve gurbet
ellerinde ilk cuma namazını kılmak
onun deyişiyle bu şehre nasip olur.
Mudanya’nın bağının bahçesinin
çokluğundan yanı sıra da incirinden,
üzümünden, üzüm şırasından ve
sirkesinden bahseder. Sirkesinden
bahsederken “sirkesi meşhur olup
dünyaya sirkesi yayıldığından belde
isimleri içinde bu şehre “Dârıhal”
derler.” diye yazar Evliya Çelebi.
Mudanya’dan etrafı gezerek altı
saatlik bir yolculukla ipek yurdu,
büyük şehir, diri ve kadir olan tanrının
nazargâhı, devletler taht merkezi
ve eski Osmanlı başkenti diye
adlandırdığı Bursa’ya varır. Öncelikle
Bursa’nın kalesine ve Keşiş Dağı’nın
efsanesini anlatır. Sonra Bursa’nın
imaretlerinden, hâkimlerinden, aşağı
kalesinden, camilerinden, hanlarından,
medreselerinden, tekkelerinden, tüccar
hanlarından, kervansaraylarından,
bekar hanlarından, çeşmelerinden,
değirmenlerinden, hamamlarından,
çarşı ve pazarlarından, kahvelerinden,
köprülerinden, mesirelerinden,
yaylalarından, tatlı havası ve suyundan,
yiyeceklerinden, sanayisinden, geçmiş
padişah ziyaretlerinden, alimlerinden ve
seçkin maarif sahiplerinden bahseder…
Bunların çoğunun şimdilerde günlük
yaşam koşuşturmamız ve değişen
yaşam koşullarımız içinde yok
olduğunu görmek kentimiz tarihi
açısından ne kadar da üzücü…
Çelebi’nin notlarında Bursa’da 23.000
hanenin içerisindekinin yanı sıra 2060
adet çeşme bulunmaktadır. Keşiş
Dağı’ndan gelen suların kaynağı
17 adettir. Bunların en önemlisi
Pınarbaşı’dır. Pınarbaşı’dan başka
Şeker Kaynağı, Selam Kayası Kaynağı,
Kral Kaynağı, Murad Dede Kaynağı
gibi meşhur kaynakları vardır. Ağız tadı
olanlar bu 17 kaynaktan ve nice yüz
çeşmeden su getirip içip safa ederler.
“Kısaca Bursa demek, sudan ibaret bir
sözdür” diyerek su bölümünü noktalar.
Çarşılarının hepsinin 9000 dükkân
olduğunu, kuyumcular çarşısı
haricinde Gazazlar (iplikçiler),
Kavukçular, Takyeciler, İpekçiler,
Bezazlar(manifaturacılar), Terziler,
Hallaçlar (pamukçular) Çarşısı’ndan,
Hamhalet Çarşısı’ndan, Gelincik
Çarsısı’ndan, Uzun Çarşı’dan,
Kebapçılar Çarsısı’ndan, Bakkalar
Çarşısı’ndan ve Yemiş Pazarcıları
Çarşısı’ndan bahsederek hem ticaretin
ne kadar gelişmiş olduğunu hem de
ürün çeşitliliğinin çokluğunu gözler
önüne serer.
Evliya Çelebi’nin övgüyle bahsettiği
bir diğer husus da Bursa kahveleridir.
Bu kahvelerin aynı zamanda birer
irfan yuvası olduğundan bahseder.
Kahvehanelerin yanı sıra herkesçe
meşhur olan 97 adet bozahanelerinden
bahseder ve “hiçbir diyara mahsus
değildir ” diyerek de yere göğe
sığdıramaz. Şimdilerde şehrimizde hiç
bozahanenin olmayışı da ayrı bir üzüntü
verici husustur. “Pak çinili, nakışlı
tavanlı ve kargir sofalı biner adam
alır bozahane ve buzhaneler vardır ki
temmuzda bodrum katlarında bozalarını
buzlar üzerine koyup bozaları göğreyip
(mavileşip) bozarıp soğuk olur, cüllap
gibi pak bozası olur.” Diyerek anlattığı
bozahanelerde çalgıcıların yanı sıra
hoş ve tatlı boza sakileri de vardır. Bu
sakilerin güzelliğinden ve bellerindeki
Bursa’nın kırk kalem işlemeli
peştamallarından da övgüyle söz eder.
Seyahatname’deki Bursa yiyeceklerine
övgüleri olduğu gibi aktarıyorum;
Bursa yiyeceklerine övgüler
Evvela has ve beyaz somunu
İstanbul’un Tophane somunu
lezzetinde ve beyaz çakıl ekmeği bir
diyara mahsus değildir, beyaz katmer
gül gibidir. Katmerişi, kâhisi, gözlemesi
ve beyaz tandır kirdesi* de bu şehre
mahsustur. Kirde kebabı** da gayet
tazedir. Zira koyunları Keşiş Dağı’nda
otlayıp yol zorlukları çekip zayıflamadan
boğazlanırlar. Gayet semiz etleri
olduğundan Kirde kebapları
meşhurdur. Ve tahinlisi ve beyaz misk
kokulu helvası…
İçeceklerinden Pınarbaşı’nın hayat
suyu, 17 adet pınarlarının hayat veren
suları, çeşit çeşit hoşaflar, renk renk
şerbetleri, tantanalı ve mücevher
Yemen kahveleri, ilik gibi süzme
bozaları, Handan bey şerbeti, Tirelioğlu
şerbeti, Karanfilli şerbeti ve Sücahoğlu
şerbeti…
* Bursa ekmeği
** Kirde ekmeği ile yapılan bir nevi
pideli kebap
Bursa’nın yiyecekleri hususunda bunları
belirten Evliya Çelebi meyvelerini ve
sebzelerine de ayrıca değinmiştir.
Bursa’nın armudunun, çeşit çeşit sulu
üzümünün, kaysısının, sulu kirazının,
dutunun çok meşhur olduğunu ve
kestanesinin yeryüzünde eşi olmadığını
da notlarına ekler…
Geçtiğimiz yıl Evliya Çelebi yılı
idi ve bu yıl Çelebi’nin Bursa
seyahatinin 371. senesi oluyor.
Yani 371 senede bir kısmını
ele aldığımız seyahatnamedeki
Bursa’dan bambaşka
bir Bursa’da yaşadığımız
aşikâr, kentimiz geleceğimiz,
geleceğimizi kurarken
geçmişimizi unutmayalım…
1...,121,122,123,124,125,126,127,128,129,130 132,133,134,135,136,137,138,139,140