Yaren Leylek ve Adem Amca…

Yaren the Stork and Uncle Adem…

Yaren Leylek ve Adem Amca… / Yaren the Stork and Uncle Adem… 

Eskikaraağaç, Avrupa Leylek Köyleri Ağı’nda ülkemizi temsil eden tek leylek köyü olma özelliği taşıyor. Karacabey’e bağlı şirin bir yer. Uluabat’ın verimli kıyılarında, doğanın tam da ortasında mütevazi yaşamıyla herkesi kendine hayran bırakıyor. Gölün senfonisi, günbatımları, evlerin göle bakan pencereleri ve laklak sesleri… Gerçekten huzur dolu. 

Eskikaraağaç is the only stork village that represents our country in the European Stork Village Network. A pretty little town in Karacabey. It leaves everyone in awe with its simple lifestyle right at the heart of nature amidst the fertile shores of Uluabat. The symphony of the lake, the sunsets, the windows of houses opening onto the lake and the sounds of storks… Simply peaceful.

Yazı ve fotoğraflar: Alper Tüydeş

Yaren Leylek ve Adem Amca…

Karacabey Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü’nde tanıtım ve turizmle alakalı konular üzerine çalışıyorum. İşimin yanı sıra profesyonel anlamda doğa fotoğraflarına merak sarmış, kuşları özel ilgi alanında tutmuş birisiyim. Yaban hayat sevdalısıyım. Bu tutkumu yaşadığım şehre de fayda sağlayacak bir hale dönüştürmek en büyük arzularımdan biriydi. Yaşadığım şehrin bu yönleriyle anılması ve farkındalığın bu yönde oluşması benim en büyük ideallerimdendi. Adem Amca ve Yaren Leylek’te bu idealimin en güzel parçalarından biri oldu işte…

I am working on issues related with advertisement and tourism at the Karacabey Municipality Office of the Private Secretary. In addition to my work, I am also professionally interested in nature photography with special emphasis on birds. I am a wildlife aficionado. It was one of greatest passions to transform this passion of mine into something that could also benefit the city that I live in. I strived to make the city I live in known for this and to raise awareness in the city for this purpose. Uncle Adem and Yaren the Stork was one of the best pieces of this ideal of mine…

Yaren Leylek ve Adem Amca…

Eskikaraağaç Leylek Festivali sebebiyle Leylek Köyü, sürekli girip çıktığım ve doğru orantıda köy halkıyla yakından diyalog kurma şansı yakaladığım bir yer olmuştu o günlerde. İşte bu hikâyenin ortaya çıkması için tüm koşullar böylece sağlanmış oluyordu: Bir doğa fotoğrafçısı, doğanın kalbinde cenneti aratmayan bir köy; hem de kuşla leylekle anılan bir köy, üstelik masalları aratmayacak bir dostluk hikayesi. Doğa turizmi ile anılmak isteyen bir köy ve buna hizmet etmek için çabalayan bir fotoğrafçı için daha ne gerekebilirdi ki?

I happened to visit the Stork Village frequently during that time due to the Eskikaraağaç Stork Festival where I also had the chance to establish close contact with the village folk. Thus, the conditions ripened for the emergency of this story: a nature photographer, a paradise like village in the heart of nature; renowned for birds and storks with a friendship story that resembles those in fairy tales. What else could be needed for a village that desired to be famous for nature tourism and a photographer striving to serve this purpose?

Yaklaşan festival öncesi ziyaretlerimi sıklaştırdığım köyde kahvede otururken mahalle halkıyla konuyu bu hikâyeye getirdim. Daha önce bir kuş gözlemcisi şahit olmuş bu olaya. Ama Uluabat’ın neresinde, ne zaman ve kiminle gördüğünü bilmiyordu bana anlattığında. “Belki öğrenirim” diye sohbete konu ettim, iyi ki de etmişim. Dedim ki, “Sizin köyde leylek kimin kayığına konuyor? Böyle bir şey duymuştum, var mıdır aslı?” Hemen karşımda oturan Adem Amca seslendi, “Benim kayığıma konuyor. Yarın gel götüreyim seni.’’ İşte bu güzel hikâye bu şekilde gün yüzüne çıktı. Konu açılınca köylüler bile inanmadılar başta. “Olsaydı anlatırdın” dediler ve hiç bahsetmediğini söylediler Adem Amca’ya. Meğer Adem Amca yıllardır her yaz bu leyleği kayığında ağırlarmış da ses etmezmiş kimselere… Şu samimiyete bakar mısınız?

While sitting at the coffee shop of the village before the approaching festival, I mentioned this story. A bird observer witnessed this beforehand. However, he did not know where in Uluabat it was, when or with whom. I mentioned this story thinking, “Perhaps, I may learn about it,” and I am glad that I did. I said, “Whose boat does the stork land on in your village? I had heard of such a thing, is it true?” Uncle Adam, sitting right across me, said, “It lands on my boat. Come with me and I’ll take you tomorrow.’’ This is how the beautiful story came to light. Even the villagers did not believe me at first. “You would have told us,” they said and added that Uncle Adem never mentioned this before. Indeed, it turned out that Uncle Adem hosted this stork on his boat every summer without telling it to anyone… What candor!

Sohbetin ardından o gün Adem Amca ile anlaştık ve ertesi sabah için kıyıda buluşma kararı aldık. “Erken gel bak. Leyleğin yavruları var. Hızlıca yiyip karnı doydu mu beklemez’’ dedi. Son tembihini yaptıktan sonra köyden ayrıldım.

After the chat, we arranged a meeting with Uncle Adem for the next morning and decided to meet at the shore. “Come early. The stork has offspring. It won’t wait after eating its fill,’’ he said. I left the village after his final words.

Yaren Leylek ve Adem Amca…

Ertesi sabah günün ilk ışıklarında köyün yolunu tuttum yeniden, büyük bir heyecanla. Köye vardığımda leylek çoktan konmuştu bile kayığa. İnsanın gözüyle görmesine rağmen inanması zaman alıyor. O ne muhteşem görüntüdür öyle… “Şu Adem Amca, ne şanslı adam…” dedim içimden. Kaç kişi böyle bir mucizenin başkahramanı olabilir ki şu hayatta?
Next morning, I hit the road for the village with great excitement at first light. The stork was already on the boat when I arrived. It takes some time to believe this sight even when you see it with your own eyes. What a magnificent view that was… “How lucky this Uncle Adem…” I said to myself. How many people may be the hero of such a miracle?

Adem Amca genelde ağına takılan ve işine yaramayacak küçük balıkları Yaren’e atıyorken yine dayanamayıp iyice doysun diye kendi nasibi olanları da leyleğe vermeye başlıyor bir süre sonra. Leyleğimizde pek nazlı havada kapamadığı balıkları düşse de kayığın içinden yemiyor. İlla ki Adem Amca’nın elinden çıkacak o. Tabi Adem Amca da söyleniyor: “Sen de amma nazlısın, n’olcak önüne düşenleri de yesen…’’
Uncle Adem sorts out the small fish from his nets and threw them at Yaren but soon after starts throwing his own share as well. Our stork is quite picky and does not eat the fish from the boat if it cannot catch them in mid-air. The fish should come from the hands of Uncle Adem directly. And Uncle Adem grumbles: “How picky you are, why don’t you eat those that fall right in front of you…”

Muhteşem bir fonda, gün doğumunun o taze ışığında bu hikâyeyi ölümsüzleştirmek de bana düşmüştü haliyle. Büyük bir keyifle fotoğraf çekmeye başladım. O heyecanı hiç unutmuyorum. İçim içime sığmıyordu. Bu ikilinin çok konuşulacağını tahmin etmiştim lakin bu kadarını elbette beklemiyordum.
It was my share to immortalize this story in the fresh light of the dawning day. I started taking pictures with great joy. I can never forget that excitement. I could not contain myself. I could guess that these two would be talked about quite a bit, but of course I wasn’t expecting this.

Ertesi gün bu olayı haber metnine çevirip çektiğim fotoğraflarla birlikte basına servis ettim ve kartopu misali büyümeye başladı hikâye. Gazeteler manşetten yer verdi. Televizyonlar ana haber bültenlerine konu etti. Neredeyse tamamı “La Fontaine Masalları gerçek oldu’’ başlığını kullanmıştı. Hakikaten de öyleydi. Bu öyle tesadüfî bir olay değildi çünkü. Her yıl mart ayı gibi ülkemize ulaşıyor bu leylek. Yuvasına geliyor ve gerekli tadilatını yapıyor. Tüm bunlarla uğraşırken Adem Amcayı da unutmuyor hiç. Onun iyi niyetini ve zarar gelmeyeceğini biliyor. Bir de aç kalırsa ondan yem bulabileceğini. Ve sabahları onun kayığına konarak nasibini arıyor. Ağustos’a kadar yavrularını büyütüyor ve bunda Adem Amca’nın katkısı büyük oluyor. Yavruları varken iki katı fazla balık yiyormuş çünkü.

The next day I wrote the article for this incident and sent it out to the press after which it snowballed out of control. The newspapers headlined it. It was on the main news bulletin of all TV channels. Almost all had used the title, “La Fontaine Fables have become reality’’. Indeed, it was so. Because this was not a coincidence. This stork reaches our country every year around March. It reaches its home and makes the necessary repairs. It does not forget Uncle Adem while doing so. It knows of his goodwill and that he will never harm it. And that it can get food from him when it is hungry. And so it seeks its share every morning on the side of his boat. It raises its offspring until August and Uncle Adem helps it during this time period. Because it eats twice as much fish when it has offspring.

Yaren Leylek ve Adem Amca…

Yaren, Ağustos biterken köyü terk ederek Afrika’nın en güneyine dek süren zorlu göçünü gerçekleştiriyor. Mevsimler değişiyor, köy sessizleşiyor. Leyleğimiz aylarca sürecek gurbette sürekli kanat çırpıyor ve yeni diyarlarda yaz gelene dek hayatta kalma mücadelesi veriyor. 8 ayın ardından yeniden köyüne dönüyor. Yuvasını yine buluyor ve Adem Amca’yı selamlıyor; hikaye yeniden yeşeriyor, 7 yıldır her yaz…

Yaren leaves the village towards the end of August for a difficult trip to southern Africa. Seasons change, the village gets quieter. Our stork flies for months and struggles to remain alive until it is summer in those new lands. After 8 months, it returns to its village. It finds its home and greets Uncle Adem; the story starts anew every summer for 7 years…

Kaç ülke geçtin, kaç badire atlattın kim bilir. Ne manzaralar seyrettin ne doğa olaylarına tanık oldun kim bilir. Yağmurlar, fırtınalar… Ama hep Karacabey’deki Adem Amca’yı, dostunu aklında tuttun. Ve her sene yine onu ve kayığını buldun. Ne aşk ama…

Who knows how many countries you flew over and how many incidents you experienced. What views you had while flying and witnessed what kind of natural incidents. Rains, storms… But you never forgot Uncle Adem, your friend in Karacabey. And you find him and his boat every year. What a love…

Bu güzel hikâye dilden dile konuşuldukça güzelleşmeye başladı. Adem Amca’ya hep sorular geliyor leylekle alakalı. Ama en çok sorulanı “Hep aynı leylek mi konuyor?”
Evet hep aynı leylek konuyor. Çünkü insanlarla bu kadar yakın temas her leyleğin harcı değil. Zaten Adem Amca onu gagasındaki lekesinden de tanıyabiliyor. Ama o tanımasa bile bu olay zaten çok nadir yaşanan bir olay. Leyleklerin her zaman yaptığı bir şey değil.

This nice story got even nicer as it was spread from mouth to mouth. Uncle Adem receives questions about the stork. The most common of them all: “is it always the same stork?” Yes, it is always the same stork. Because not every stork can get as close to people as this one does. Indeed, Uncle Adem recognizes it from the dark spot on its beak. But even if not, this is a very rare incident. Not something that storks always do.

Adem Amca 7 yıldır bu leylek ile birlikte. Ve 7 yıl bu boyunca kayığını boyattığı hatta değiştirdiği de oldu. Yaren yine de baharda geldiğinde hep onu buldu. Yani ezberlenmiş bir hareket değil bu. Adem Amca’nın kayığına değil, Adem Amca’nın kendisine geliyor.

Uncle Adem has been with this stork for 7 years. And during these 7 years he had his boat painted and even replaced. But still, Yaren was able to find him. So, this is not a memorized act. It comes not for Uncle Adem’s boat, but Uncle Adem himself.

Yaren Leylek ve Adem Amca…

Bu arada en önemli kısmı unutuyordum; hikâye basında sıkça dile gelip köyün namına nam katınca elbette bu leyleğe bir isim gerekti. İşte o zaman Muhtar Rıdvan Çetin devreye girdi ve “Böyle bir hikâyeye Yaren’den güzel bir isim mi olur? Aradığınız kabahat…’’ diyerek kararını ortaya koydu. Mantıklıydı dediği ayrıca köy muhtarı bunu demişken aynı zamanda leyleklerin de muhtarı iken, sicil kaydını biz yapacak değildik elbet. Ve o gün bugündür hikâyenin başrolleri Yaren Leylek ve Adem Amca oldu. Ve isimleri de kendileri gibi çok yakıştı birbirine.

I almost forgot the most important part; the stork had to be given a name when the story got so popular in the press. And so the Headman Rıdvan Çetin said, “Can there be a better name than Yaren for such a story? Shame on you for even looking for one…” It was logical and since the headman said this as the headman of the storks; it was not up to us to complete the registration. And since that day, the Yaren the Stork and Uncle Adem have had the leading roles. And their names have suited them as they do each other.

Haber ve fotoğrafların basına yayılması ile birlikte ulusal gazete yazarları konuyu köşelerine taşımaya başladı. Hatta röportaj bile yapıldı Adem Amca ile. Ulusal TV Kanalları haber ve aktüel programlarında Yaren Leylek ve Adem Amca’ya ve sıkça yer verir oldu.
National newspaper authors started writing about this as the news and photos started to spread around. There was even an interview with Uncle Adem. National TV channels started giving news of Yaren the Stork and Uncle Adem frequently.

Ve 13 yıldır devam eden festivalin ve leylek köyleri ağının en özel simgesi haline geldiler bir anda. Artık köye gelen misafirler Yaren Leylek ve Adem Amca’yı sormadan geçmiyorlar. Adem Amca da halinden pek memnun. Köyün tanıtımına böyle bir katkı sağladığı için pek keyifli. Bense yaşadığım şehre katkı sağlamak adına bu tarz görsellerin medyada daha fazla yer bulmasını önemsiyorum ve bu doğrultuda sıkça kullanıyorum. Elbette bu hikâyenin bir parçası olduğum için de ayrıca mutluyum. Photo Graphica organizasyonuyla ve Dergi Bursa iş birliği ile gerçekleştirilen “Şehrin Görsel Hazinesi” temalı Bursa Fotoğraf Yarışması da bu anlamda büyük bir fırsat oldu. Yarışmanın “Fotoğraf Öyküleri” kategorisinin birincisi olan Yaren Leylek ve Adem Amca, bu sayede bir kez daha iyiliği ve dostluğuyla gönülleri fethetmiş oldu.

And they suddenly became the symbol of the festival that has been ongoing for 13 years as well as the stork village network. Now visitors to the village ask for Yaren the Stork and Uncle Adem. Uncle Adem is quite pleased. He feels good to have made a contribution to the publicity of the village. I think it is important that such visuals take place more in the media as a means of contribution to the city I live in and so I use them frequently. I am also very happy to have been a part of this story. The Bursa Photography Contest with the theme of the “Visual Treasure of the City” organized by Photo Graphica and Dergi Bursa was also a great chance in this regard. Yaren the Stork and Uncle Adem came first in the “Photo Stories” category of the contest and thus they were able to capture the hearts once again with their kindness and friendship.

İyi niyetin nelere kadir olduğunu, doğanın mucizelerinin her an bizimle olabileceğini ve Bursa’nın bu şirin köyünün eşsiz ve benzersiz güzelliklere şahit olduğunu sizlere ulaştırmak, benim için büyük bir mutluluk oldu. Onlar zaten mutluydu.
It was a great joy for me to share with you this story which shows us just what good will may accomplish, that the miracles of nature may be with us at all times while enabling us to witness the unique beauties of this small Bursa village. They were joyful anyway.

Yaren Leylek ve Adem Amca…

Yaren Leylek ve Adem Amca…

Bu da ilginizi çekebilir
Kapalı
Başa dön tuşu