İçi dışı “yaşayan” fasıl kutusu

 

Arap Şükrü Sokağı, Engin Çakır

Yerdeki sokak taşlarından, etraftaki tarihi evlerin insana huzur veren ruhani ortamına, her köşesinden anlayabilirsiniz bu sokağın gizemli olduğunu… Tarih ve zamanın içerisinde üç büyük ilahi dinin kutsallığını taşıyan Bursa’da, Yahudi sokağı olduğunu tebessüm ederek hatırlatan bir dosttur Arap Şükrü Sokağı…  

 

Balıkçı Reşat bir başlangıcın resmidir Bursa Altıparmak’ta. Sade ve uzun bir caddeye paralel uzanan bambaşka bir dünyanın habercisidir. Asılı ampuller ve iri balıklarla bir cümbüşün başladığını müjdeler. Kısaca arkasındaki dünyanın, başka bir anlatımla rakı-balık ikilisinin göze yansıyan ilk parçasıdır. Balıkçı Reşat’la başlayan Arap Şükrü Sokağı, eski ismiyle Yahudilik, balık yeme kültürünü ve eğlence anlayışını en güzel şekliyle yansıtan değerli bir sokaktır. Gizem dolu bu köşe; içinde balık lokantalarını, çorbacıları ve fasıllı eğlence mekânlarını barındıran, trafiğe kapatılmış tam bir eğlence kutusudur. Sadece eğlence kültürüne değil sanatçılara da sahip çıkan bir hüviyet sahibidir aynı zamanda. Sokakta yerlerde her 5 metrede bir üstünde Bursalı ünlü sanatçıların isimlerinin yazılı olduğu plakalar vardır. Bu sayede kent kimliği de ayakta tutulur. Her köşesinde ise ayrı bir nağme yükselir, meyhane kültürü en ince ayrıntılarına kadar yaşanır. Arap Şükrü Sokağı’nda, kanunun kemanla olan dansı, darbukanın klarnetle olan flörtüyle devam eder. Osmanlı’nın ilk başkenti olması, birçok anıtsal cami ve türbe barındırması nedeniyle, adeta dinsel bir peyzaj sergileyen Bursa’da, Osmanlı döneminden miras bir ”kent kültürü” geleneği olarak meyhanelerin de kendine özgü geleneksel mekânlarında yaşam şansı bulup sürdürülebilir kılınması ise, bu şehir insanları için tam bir uygarlık gösterisidir…

Arap Şükrü Sokağı, Korcan Karaoysal

Arap Şükrü Sokağı, Engin Çakır

Arap Şükrü Sokağı’ndaki eski ama bakımlı lokantalarda ve doyumsuz sokak masalarında gerçekleşen sohbetleri zenginleştirebilecek mezeler, damağınızda uzun süre kalabilecek bir tatta…

Arap Şükrü Sokağı, Engin Çakır

Arap Şükrü Sokağı’nın mevcutta bir manzarası yoktur ancak tophanenin yamacında daracık bir sokak olmasına rağmen kendi manzarasını kendisi yaratır. Özellikle mavi saatlerde ve geceleri o dar sokakta oluşan ortam görülmeye değerdir.

Arap Şükrü Sokağı, Engin Çakır

Eskiden beri Bursa`da fasıl mekânı olmuş olan Yahudilik, yaz aylarında ağırlıkla turistleri ağırlayan, kimliğiyle Bursa’ya gelen herkes için mutlaka gidip zaman geçirilmesi gereken bir ortam.Arap Şükrü Sokağı, Engin Çakır

Sokağı en renkli kılan özelliği ise Balıkçı Reşat ile Arap Şükrü arasındaki eşsiz hizmet yarışıdır. Balıkçı Reşat deniz ürünlere verdiği değerle Arap Şükrü ise salaş meyhane mezeleri ile nam salmış restoran sahipleridir.

Arap Şükrü Sokağı, Engin Çakır

Bursa’da yaşamlarını sürdüren 50-60 hane Yahudi nüfusun ibadete açık olan Geruş Sinagogu da bu sokaktadır. Arap Şükrü, Bursa gecelerinin sokağıdır. Bu gecelerde insanlar, yudum yudum Bursa’yı demlenir, içtenliğin gezintisine çıkarlar.

Arap Şükrü Sokağı, Engin Çakır

Yazı: Engin Çakır Fotoğraflar: Engin Çakır, Korcan Karaoysal  İçi dışı “yaşayan” fasıl kutusu İçi dışı “yaşayan” fasıl kutusu

Fasıl külliyatı 

Fasıl denince akla bin bir türlü tanım gelse de işin aslı Türk musikisinde yatar. Bir bestekarın aynı makamda bestelediği iki beste ile iki semaiye verilen isimdir fasıl. Mesela Dede Efendi’nin Sultân-ı Yegâh faslı demek, bestekârın o makamda bestelediği iki beste ile iki semai anlamına gelir. Birinci beste ağır karakterli Darb-ı Fetih, Ağır Çenber, Darbeyn gibi usullerle bestelenir. İkinci beste daha hızlı, canlı ve kısadır. Hafif ve Muhammes gibi usullerle bestelenir.

Geniş manasıyla Fasıl, bir konser programı anlamına geliyor. Eserler aynı makamdan olmak şartıyla usullerine göre sıralanarak icra ediliyor, Rast ya da Mâhur Faslı gibi. Eski icralarda ise bu sıra şöyle: herhangi bir sazla baş taksimi, Peşrev, 1. Beste veya Kar, 2. Beste, Ağır Semai, çeşitli şarkılar, Yürük Semai, Saz Semai, istenirse bir de oyun havası. Şarkıların aranağmelerle birbirine bağlanmasından başka aralarda saz ile taksim yapmak veya söz ile gazel okumak da adetten sayılıyor. Elbette ki bu işin hayat bulduğu yerlerin birçoğunda, özellikle de “malum” sokağımızda, “hariçten gazel istemek, zabıtacen yasak” filan değil.

Fasıl heyetlerinde bulunan sazlar, zaman içinde değişimlere uğramış. Santur, Rebab, Lavta gibi sazlar unutulmuş, yerine yenileri gelmiş… 19. asırda sine kemanın yerine keman geçmiş ve klarnet yayılmış… Viyola, viyolonsel gibi Batı sazları görülmeye başlamış… Eskilerde 40 hanende (ses sanatçısı) ve 40 sazendeden (saz sanatçısı) oluşan 80 kişilik fasıl heyetleri konserler vermiş. “Ser-Hânen” (Fasıl Şefi veya Yöneten) ise elindeki def ile faslı idare edermiş… Hatta eskiden kalabalık ses topluluğuna eskiden “Küme Faslı” denirmiş… Bu topluluklar musikimizin tek seslilik yapısı içinde, geniş ve yüksek bir ses hacmi sağlamak ve bunu geniş dinleyici kitlesine duyurmak için kurulmuş. Bir de İnce Saz/Kaba Saz ayrımı vardır ki faslın geçmişine ışık tutar. İnce Saz, Küme Faslı gibi kalabalık saz ve ses topluluğu değil… Şarkı Türkü ağırlıklı; saray, köşk, konak ya da evlerde, tekke meydanı gibi yerlerde, oda müziği gibi az sayıda müzisyen tarafından icra edilirdi. 8. yüzyılın Avrupalı seyyahlarından Osmanlı edebiyat, kültür ve müziğini iyi tanıyan Toderini, İnce Saz – Kaba Saz ayırımını yapar. Mehterhane ve savaş çalgılarının yer aldığı kümeyi Kaba Saz, oda müziği yapan diğer sazlardan oluşan kümeyi de İnce Saz olarak anlatır. İkinci Meşrutiyeti izleyen yıllarda İstanbul’da ilk kez halka açık Türk Musikisi konserleri verilmeye başlanır. Tanburi Cemil Bey’in de katıldığı bu konserler Tepebaşı Gazinosu’nda yapılır ve 15 kişilik topluluklardır. 3. Selim ( 1789 – 1807) yıllarında başlayan Batılılaşma hareketleri sırasında Fasıl Müziği de etkilenerek ikiye ayrılır. Batı çalgılarının da yer aldığı Fasl-ı Cedid ve geleneksel fasıl heyeti Fasl-ı Atik.
TRT Ankara, İstanbul ve İzmir Radyolarında devam eden geleneksel fasıl programlarının yapısı ise çoğunlukla 30-40 ses ve 15-20 saz sanatçısının birleşiminden oluşuyor ve bir şefin yönetiminde yapılıyor. 1950′li yıllardan beri sadece makam isimleriyle, Kürdili Hicazkar Faslı, Mahur Faslı, Nihavend Faslı gibi adlandırılıyor. Program içerikleri ise şöyle: Peşrev, Ağır Aksak, Sengin Semai, Devr-i Hindi, Türk Aksağı, Aksak, Düyek, Curcuna, Yürük Semai, Yürük Aksak ve Saz Semai’sinden oluşuyor. Ara Taksimi ve Gazel ile akış içinde renklendirilip icra ediliyor.

Bu da ilginizi çekebilir
Kapalı
Başa dön tuşu