Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

Otelciliğin Bursa’daki serüveni

 

 Sultanlar gibi karşılandığınız, kendinizi evinizde hissettiğiniz, en lezzetli yemek seçenekleri karşısında kararsız kaldığınız, eğlenmeye nereden ve nasıl başlayacağınızı şaşırdığınız bir şehir düşünün. Her gelişinizde sizi hasretle, sevgiyle ve şefkatle kucaklayan bir yuva gibi… Evinizin dışındaki eviniz gibi… 

“Hoş” karşılanırsınız bu şehirde. Kaldığınız sürece hoş tutulup şehirden hoş ayrılacağınız bellidir. Hamurunda misafirperverlik olan bu kentin turizm sektörünün merkezine dönüşmesinden daha doğal ne olabilir ki? Dahası da var. Doğal güzellikleri, görülmeye değer yerleri, koynunda sakladığı tarihiyle turizmin her hali için nice kaynaklar barındırıyor Bursa. Her bir köşesi efsanelerle, rivayetlerle, yüzyıllar boyunca kulaktan kulağa anlatılan hikâyelerle dolu bu kentin. Tıpkı konaklamanın, otellerin, otelciliğin tarihinde olduğu gibi… Bursa otellerinin tarihi, aslında Bursa kaplıcalarının bin bir derde deva şifalı sularının da tarihi. Özellikle de dillere destan kükürtlü ve çelikli sularıyla meşhur Çekirge’nin…

Medeniyet ile doğan sektör  

İlk çağlardan bu yana insanların hareket ihtiyacı, seyahat kavramının varlığına sebep olurken; seyahat kavramı da otel kavramının varlık sebebi oldu. Türlü evrelerden geçti; zaman içinde uğradığı değişimle, teknolojik gelişmelere kapılıp yaşadığı dönüşümle bugün misafirlerine bir evi aratmayan, hatta bir nevi “geçici evler” sunan her geçen gün biraz daha ilerleyen dev bir sektör haline geldi. Yunanlıların antik çağlarda tedavi amacıyla köylerde kurdukları termal banyolar, hem rahatlamak hem de çeşitli hastalıklardan kurtulmak için kullanıldı. Bunlar bugünkü otellerin temelini oluşturdu. Roma İmparatorluğu zamanlarında inşa edilen konaklar ise farklı sebeplerle seyahat edenlere, gezginlere, maceracılara; konaklama ve yeme-içme hizmeti sunuyordu. Manastırlar, hanlar, kervansaraylar konaklama için kullanılıyor; o günlerden bugünlere ulaşan birçok tarihi yapı, inşa edildiği dönemlerde insanlara sığınabilecekleri, günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri güvenli ortamlar sağlıyordu.

Zaman içinde farklı ülkelerde, farklı şehirlerde açılmaya başlayan oteller arasında tatlı bir rekabet başladı. İlk zamanlar birbirine yabancı insanlar aynı odaları paylaşmak zorunda kalırken, önce bu özellik yavaş yavaş ortadan kaldırıldı. Ardından otelin sunduğu imkânlar önem kazanmaya başladı: bulunduğu mevki, odalarından görülen manzaralar, eğlence seçenekleri gibi…

Otellerde eğlenceler düzenlenmeye, bugün neredeyse tüm otellerde görülen özel günlere hitap eden büyük salonların temelleri atılmaya başlandı. Yasaklanana kadar 90’lı yıllarda kumarhane açan bazı Bursa otelleri (Almira, Kervansaray, Çelik Palas gibi) bile vardı. Her şey tercih edilmek içindi. Bu durum ise potansiyel müşterileri; daha ince eleyip sık dokumaya, daha seçici davranmaya itti. Artık seyahat ederken; başlarını sokabilecekleri, uyuyabilecekleri, bir şekilde karınlarını doyurabilecekleri herhangi bir yer aramıyor; en lezzetli yemekleri yiyebilecekleri, en güzel manzaralı en lüks odalarda kalabilecekleri ve hatta en çok eğlenecekleri oteller arasından seçim yapmaları gerekiyordu.

 

Modern zaman masalı 

Bir devir kapanmış ve 19. yüzyıl sona ererek 20. yüzyıla adım atılmıştı. Yolculuklar git gide artıyor, insanlar toplu taşımalar yerine kendi araçlarını kullanmaya başlıyordu. Bu kez karayollarına yakın olan konaklama yerleri ilgi görmeye başladı. İlk kez Amerikalılar tarafından uygulanan ve adına da “motel” denilen yapılar kullanıma açıldı. Birçok kült filme ilham veren, korku filmi sektörünün gelişmesinde de hatırı sayılır bir yeri olan ve bu filmlerden kesitler hatırlatan moteller aslında bölge yerlilerinin, çiftçilerin turist kampı adı altında gelip geçenlere kiraladıkları küçük evlerdi. Bu binalar benimsenip kullanımı arttıkça ortada duran bir avluyu çevreleyen küçük evler de arttı ve en çok kullanılan konaklama türlerinden biri haline geldi. 1970’lere kadar çokça kullanılan moteller artık yerini daha konforlu, daha kişiye özel ve daha modern yapılara bırakmaya başladı. Amaç yine aynıydı; yolculuk edenlere hizmet. Ancak içerik sürekli şekil değiştiriyordu. Bazıları belli menülerle saatlerde yemek verilen, sınırlı imkânlarıyla müşteri çekmeye çalışırken bazıları zengin yiyecek ve içecek çeşitlerine eğlence programı seçenekleri ekliyor, muhteşem manzaralar gören konforlu odalarını görücüye çıkartıyordu. 7/24 hizmet veren çeşit çeşit oteller, birçok ülkenin neredeyse en büyük gelir kaynağı olan “turizm” sektörünün de göz bebeğiydi. Otelciliğin insanlıkla birlikte başlayan gelişimi, takip edilmesi zor bir hızla ilerliyordu. Tüm icatlar gibi otelcilik de daha ilk çağlarda ihtiyaçtan doğmuştu ve gereksinimler artıp şekil değiştirdikçe ortaya yeni fikirler atılıyordu. Zaman hızla ilerliyor, insanlar ve onların eseri olan oteller değişen dünyaya ayak uydurmak için birbirleriyle yarışıyordu. Bu ihtiyacın ilk fark edildiği zamanlarda belki hayal bile edilemeyecek bir hale gelmiş, otelcilik modern zamanın tam ortasındaki yerini almıştı.

Bursa’nın “geçici” evleri

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, elbette şifa dağıtan suları ve bu suların sonsuz kaynağı olan Uludağ’ın eteklerinde sakladığı mücevheri de keşfedilecek ve Bursa da bu değişimden ve gelişimden nasibini alacaktı. Günümüzde Bursa’da yaşanmışlıklarıyla anılan, tarihi ve manevi değerleri bugünün modern çizgileriyle buluşturularak hizmete açılan yapıların temeli de otelcilik yeni yeni yaygınlaşırken atılmıştı.

Bugün 250’ye yakın otel bulunan Bursa’da otelciliğin önemli bir kaynağı da Çekirge bölgesiydi. Çünkü gizemi yüzlerce yıldır çözülemeyen, antik çağlarda keşfedilen değeri, günümüzde de devam eden şifalı sular bu bölgedeydi. Şehrin merkezinden sabah erkenden at arabalarıyla yola çıkan Bursalılar akşama doğru soluğu bu bölgede alır; çoluk çocuk, yaşlı genç herkes bu sularla yıkanmak, sağlıklarına kavuşmak ya da biraz olsun rahatlayıp evlerine öyle dönmek isterlerdi. Bu gelip gitmelerin artması kaplıcaların olduğu bölgelerde konaklama, yeme-içme gibi hizmetlerin eksiğini fark ettirdi. Yalnızca Bursa içinden değil, İstanbul’dan da akın akın ziyaretçiler geliyordu çünkü. Avrupa sosyetesinin en gözde etkinliklerinden biriydi Çekirge hamamlarına gelmek. Sultanlar, krallar, şehzadeler Bursa’ya gelip bu sularda şifa buluyordu. Kendiliğinden oluşan kaplıca turizmi, Bursa’da otelciliğin de altyapısını oluşturmuş oldu. Bursa’nın bir köyü olan Çekirge bir semte dönüşmüş, burada yapılan yatırımlar özellikle Cumhuriyet Dönemi’yle birlikte artmaya başlamıştı. 1931 yılında meclis kararıyla Bursa Belediyesi tarafından “Kaplıca Şehri” ilan edilen Bursa en verimli çağını yaşamaya başladı.

 

“Kabul salonu” Çekirge

Çekirge, eskiden beri Bursa’nın misafir odası, kabul salonu gibiydi. Hem yurtiçinden hem yurtdışından kente gelen herkes burada ağırlanırdı.Cumhuriyet Dönemi’nde Atatürk’ün talimatı ile kurulan ve bugün yoluna Grand Swiss Belhotel adıyla devam eden Çelik Palas Otel bunun en öne çıkan örneğiydi. Adapalas, Hüsnü Güzel, Boyu Güzel, Servinaz, Çekirge Palas, Yıldız Termal, Yeşil Yayla, eskiden Büyükyıldız olan Berussa, Karamustafa gibi oteller de Çekirge’nin namını daha da arttırdı. Bir diğer Çekirge oteli olan Dilmen Otel’in binası ise bugün 1890 yılından beri hizmet veren Gönlüferah Otel tarafından Gönlüferah City adıyla işletiliyor.Bugün Askeri Hastane’nin olduğu yerde 30’lu yıllarda dört katı ve 80 odasıyla “Hotel Splendide” bulunuyordu. Kurtuluş Savaşı boyunca hastane olarak kullanıldı ve savaşın ardından hastane olarak hizmet vermeye devam etti. Bu oteller açıldıkları dönemin en önemli isimleri; Bursa’da otelciliğin kilometre taşlarıydı. Zaman içinde bir kısmının adı değişti, bir kısmının içeriği… Döneminin en çok ziyaretçi akınına uğrayan kaplıcalarından olan Eski Kaplıca’nın yerinde ise bugün Kervansaray Termal Otel bulunuyor. Otelciliğin ilk zamanlarından bu yana Çekirge’deki bazı oteller ufak tefek değişimlerle oldukları gibi kalırken bazıları farklı isimlerle, farklı görünümlerle sürdürmeye devam ettiler varlıklarını. Zaman içinde yeni yeni oteller katıldı aralarına. Marigold, Anatolia, Tiara, Huzur, Atlas ve Diyar… Artık eski yeni bir arada Çekirge’de.

Türkiye’nin gözdesi Uludağ

Bursa’da bilinen ilk ve en önemli otellerden biri 1800’lü yılların ortalarında Kükürtlü civarında yapılan Olimpos Oteli’ydi. 1900’lü yılların başında ise Setbaşı’nda Nazlıyan ile Galiçya isimlerinde iki otel bulunuyordu. Otelcilik bir yandan kendi gelişimini tamamlarken diğer yandan farklı sektörlerin varlığına sebep oluyordu. Uludağ’da kayak sporu etkinliklerinin başlamasına “kayak turizmi”nin doğmasına sebep oluşu gibi. 1933 yılında Uludağ Cennetkaya Mevki’sinde yapılan 110 yataklı kayak evi Türkiye’de bir ilk özelliği taşıyordu. Uludağ’da bugünün en eski otellerinin temelleri atılmaya başlanmış oldu. Eski otellere yeni oteller katıldı. Monte Baia, Kervansaray, Alkoçlar, Alkoçlar Zone 2, Beceren, Karinna, Grand Yazıcı, Genç Yazıcı, Ağaoğlu My Mountain, Ulukardeşler, Le Chalet, Fergana Büyük, Fahri, Bof, Trend Life, Ergün, Uslan, Ak, Kar, Mila, Uludağ’ın renklerinden bazıları.

 

Şehir otelleri

Uludağ “Oteller Bölgesi” dönüşümünü yaşarken şehir de hareketlenmeye devam etti, Bursa’nın merkezinde açılan otellerle şehir otelciliği ön plana çıktı. Almira, Baia, Gold otelleri, Kırcı, Kent, Central, Artıç, Formback, Bursa Palas, Dikmen, Efehan, Adranos, Burçman, Tuğcu, Çeşmeli, Karakaya, Kardeş, Taç, Yeşil Yıldırım, Ceylan, Çakır, Best, Oruç, Grand Heykel, Green Prussa, ve Bursa City ise bu otellerin başlıcaları….

Bursa son birkaç yıldır oldukça popüler olan butik oteller açısından da son derece zengin. Osmanlı evleriyle, tarihi yapılarıyla, konaklarıyla, köşkleriyle, bu tarihi yapılardan dönüştürülen butik oteller için kolay tükenmeyen bir kaynak özelliği taşıyor. Bursa’daki butik otellerin bir kısmı şehir içinde bir kısmı ise ilçelerde bulunuyor. Çok eski dönemlerin en yeni, en görkemli, en sosyetik evleri, konakları, bugünün butik otellerine dönüştü. Tarihi tren garı Montania bir yana; Tirilyalı, La Fontaine, Otantik Gemi, Yahşi Bey Konağı Gold Konak, Kitap Evi, Otantik, Kaleiçi, Safran, Esman, Onuncu Köy, Tala, İpekyolu ve Kadıkonağı ise bu otellerden kent merkezinde bulunan bazıları…

Birkaç yıl öncesine kadar yalnızca turistlerden oluşan otel müşterileri zaman içinde kongre, seminer gibi toplantıların konuklarına dönüşmeye başladılar. Oteller, konaklama hizmeti vermek ve bunu en yüksek oranda yan hizmetlerle besleyerek yapmak dışında, dünyaca ünlü firmaların toplantılarına, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların özel gecelerine, davetlerine cevap verebilmek için de kendini yenilemeye başladı. Uluslararası alanda “kongre turizmi”nin doğuşuna sebep olan bu ihtiyaç otelcilik sektörüne bambaşka bir boyut getirdi. 24 saat boyunca yemekten konaklamaya birçok konuda insana hizmet eden oteller farklı ülke ve şehirlerde şubeler açmaya başladı. Bursa’da bu çeşitlilikten yararlandı ve zincir otellere açtı kucağını: Sheraton, Aloft, Crowne Plaza, Holiday Inn, Hilton, Hampton, Divan ve İbis Otel… Bursa’nın silueti onların etkisiyle renklenmeye ve yeniden şekillenmeye başladı.

Otelciliğin ülkemizde bugün geldiği nokta ve vaat ettiği gelecek ise son derece parlak görünüyor. Bursa ise bu konuda hayli şanslı bir konumda. Çünkü yıllar hatta yüzyıllar önceden kalan binalar keşfedilip, hak ettikleri değerle buluşturulduğunda kente yeni kazançlar sağlanıyor. Hem unutulmuş, yıllar boyunca kendi yalnızlığına terk edilmiş binaların yüzü gülüyor hem de Bursa geleceğe umutla bakıyor.

Turizm sektöründen bazı ilkler… İlk otel, ilk rehber, ilk odalar…

  • 1500’lü yıllarda Fransa’da tarihin ilk rehber kitabı yayınlandı. Londra ve New York’un bir anlamda öncülük ettiği otelcilik sektöründe ilkler dönemi de böylece başlamış oldu.

 

  • 1800 yılında Londra’nın şehir merkezinde açılan “The Royal” oteli bu anlamda bir ilkti. Onu, ünlü otelci Milton Statler’in 1807’de New York’ta açtığı Statler Hotel takip etti. Bu otelin en büyük özelliği, tüm odalarında banyo/tuvalet ve şebeke suyu olmasıydı.

 

  • Şehir merkezinde açılan oteller git gide artıyor, konaklama hizmeti verecek işletmeler kurmaya hazırlanan kişiler büyük adımlar atarak ortaya diğerlerinden farklı özellikler koymak zorunda kalıyordu. 1822 yılında New York’ta hizmete giren The Holt Hotel’de de böyle yapıldı ve tarihte ilk kez bir otelde bagajları taşıyan bir asansör yapıldı. Asansörün misafirler tarafından da kullanılabilmesini sağlayan bir asansörün varlığı ise ilk kez 1859 yılında açılan “Fifth Avenue Hotel” ile mümkün olabilecekti.

 

  • 1800’lü yıllarda demiryollarının kurulması, posta arabalarının yerini trenlerin almasıyla istasyonların yakınlarında konaklama amaçlı binalar yapıldı. 1829’da Boston’da açılan Tremont House isimli otel 170 odası, 200 kişilik yemek salonuyla tarihin ilk modern otellerinden biri oldu. Aynı zamanda oda kapılarında kilit ve restoran bölümlerinde alakart menüler bulunuyordu.

 

  • Daha sonra Londra’da, St. Pancras Tren İstasyonu’na bağlı olarak yapılan ve 1871’de yapımı tamamlanan otel ise zamanın en ünlü mimarlarından Sir George Gilbert Scott tarafından Gotik üslup kullanarak tasarlanmış ve otelcilik tarihindeki hatırı sayılır yerini almıştı.

 

  • 1900’lü yıllara varmadan önce bir ilk de yine Paris’ten geldi. Le Grande Hotel, ilk elektrikli aydınlatma kullanılan otel olmuş aynı yıl İsviçre’de ilk kez bir otelcilik okulu açılmıştı.

 

  • 1919 yılında açılan Ritz Hotel Barcelona, oda banyolarında sıcak ve soğuk suyun aynı anda bulunabildiği ilk oteldi. Ancak 1900’lü yıllara gelmeden hemen önce Türkiye’de de otelcilik alanında çok önemli bir adım atıldı. Yıllar boyunca Kraliçe Elizabeth’ten Mata Hari’ye, Mustafa Kemal Atatürk’ten Pierre Loti’ye kadar birçok ünlü ismi ağırlamış olan Pera Palace Hotel açılmış; ünlü cinayet romanı yazarı Agatha Christie 1934’de yayınlanan “Doğu Ekspresinde Cinayet” kitabı için aradığı ilhamı burada bulmuştu. Dünyaca ünlü Orient Express, 1888 yılındaki Paris – İstanbul seferleriyle birlikte başlamıştı Pera Palace’nin hikâyesi. 1895 yılında görkemli bir baloyla açılışı yapılan otel dönemin “Küçük Avrupa”sı Pera’nın Tepebaşı bölgesindeydi. Birinci Dünya Savaşı’na dek en görkemli yıllarını yaşayan ve ülkemizde otelcilik adına atılmış ilk ve en önemli adımlardan biri olan bu otel, bugün bir müze-otel özelliği taşıyor.

 

Kaynaklar: Çekirge Köşkleri kitabı, Pera Palace Hotel arşivi, www.bursakulturturizm.gov.tr, GÜMTOB Sevilay Sarın, Osmanlı Döneminde Bursa Otelleri – İsmail Yaşayanlar, Bursa Büyükşehir Belediyesi arşivi

Kaynak kişiler: Mehmet Taşkeser, Mustafa Sezencan, Nezaket Özdemir, Sezen Rüstem, Seda Yadil, Şeyda Bilgin.

 

Başa dön tuşu