Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

Tasıyla tarağıyla “hamam sefası”

Engin Çakır

Tasıyla tarağıyla “hamam sefası”

Bursa Hamamları

Peştamallardan fildişi taraklara, aynalardan havlulara, bohçalardan takunyalara, peşkirlerden keselere kadar her şey aklımızda bir yerlerde geziniyor sanki. Bursa’da hamam sözü geçince herkesin “içi ısınıyor…” Bir tas soğuk su ile serinlemeyi hayal ediyoruz. 

Engin Çakır

Tüm dünyanın yakından ilgilendiği bir kültür hamam sefası… Bu özellikli ve “tertemiz kokan” kültür bugün neredeyse tüm turistik tesislerde kendisine yer buluyor. Bursa’da ise hamam kültürü hala en güzel örnekleri ile nefes alıyor. Fakat bu kültürün geçmişte kalmış birçok detayı da var. Hamamın en kısa tanımı şu; kendine has mimari formlarla, topluca yıkanma kültürü. Ama aslında beraber yaşamın getirdiği tüm sosyalliklerle birlikte bir yaşam şekli hamamlar…

Engin Çakır

Hamam mimarisinin kökeni ise Roma İmparatorluğu’na dayanıyor. Osmanlı İmparatorluğu, Roma’dan miras aldığı bu kültürü kendi yaşam tarzına ve geleneklerine göre yeniden yapılandırmış. Roma İmparatorluğunda durgun suyla yapılan temizlik, Osmanlı’da akan su ile yapılır hale gelmiş. Roma hamamındaki havuzların yerini ise, Osmanlı’da kurnalar almış…

Osmanlı’da hamamlar üç başlık altında inceleniyormuş. Özel hamamlar saray ve konaklarda inşa edilmiş. Genel hamamlar ise halkın kullanımına açık çarşı hamamları olarak yerleşmiş. Doğal kaynak sularının, ılıcaların üzerine kurulan tesisler için kapalı ılıca anlamında, “kaplıca” terimi kullanılmış… Gelin, damat, lohusa (kırk),  sünnet, adak hamamları, hamam kültürünün toplumsal hayatla bütünleşmesini sağlayan köklü geleneklerin isimleri. Osmanlı döneminde kadının tek sosyalleştiği mekân olarak da tanımlanabilir hamamlar. Çeşitli eğlencelerin kaynağı da denebilir elbette… Türk filmlerindeki hamam sahneleri bu duruma en güzel örnek… Aklınıza Adile Naşit’in başını çektiği kareler gelebilir mesela. Yeşil Vadi filminin en renkli sahneleri “hamamda” geçer.

Evlerinde hamamı olanlar dahi yıkanmak için halk hamamlarını tercih etmişler zamanında. Hamamda uyulması gereken edep ve adap ise, genel ahlak kurallarına uygunluk göstermiş. Hamamın temiz kalması, suyun israf edilmemesi, yıkanırken su sıçratmamak, hamam kalabalık olduğunda sıra gözetmek, yüksek sesle ve çok konuşmamak, adaba uymayanları uyarmak hamam kültürünün en temel özellikleri olmuş. Hemen hemen her evde hali hazırda hamam bohçaları varmış. Çeşit çeşit havlular, fildişi taraklar, işlemeli peştamallar, bohçada bulundurulan eşyalardanmış…

Gelin Hamamı

Birçok ritüelin yaşandığı hamamlarda gelin hamamı ayrı bir ihtişama sahipmiş. Düğünden birkaç gün önce yapılan gelin hamamı, evlerine sabun gönderilerek davet edilen misafirlerle tam bir curcuna havasına dönermiş… Erkek tarafıyla davetli sayısı görüşülür ona göre davetli listesi oluşturulurmuş ve hamam ücreti erkek tarafından tahsis edilirmiş… Eğlence ile birlikte gelinin çeyiz sandığından; işlemeli peştamallar, hamam tasları, sedef ve fildişi taraflar, havlular soğukluk bölümünde misafirlere teşhir edilirmiş. Gelin, peştamalın üzerine futa ve omuzlarına keyfiye denilen ince püsküllü bir örtü bağlayarak diğer kızlardan ayrı görünüme sahip olurmuş. Soğukluk havuzu ve sıcaklıktaki göbek taşı etrafında üç kez dönülmesi adetten sayılırmış… Gelin misafirlerle sohbet eder, şarkılar söylenir, ikramlar yenilir içilirmiş. Gelin sıcaklıkta yıkandıktan sonra tören tamamlanırmış.

Lohusa ya da kırk hamamında ise; bebek doğumunun 40. günü sonrasında yapılırmış. Başta ebe olmak üzere, akraba konu komşu davet edilir, anne ve bebeğin sağlık kontrolleri yapılır, çocuk sağlığı, bakımı konularında bilgi alışverişinde bulunulurmuş.

Düğünü andıracak kadar gösterişli olan kırk hamamları yapılırmış. Lohusa, bir gelin gibi ipekli peştamalla kuşanır, sedef nalınlar giyermiş. Bebek şal ile kundaklanırmış. Hamamcıyla hamam ustası lohusanın kollarına girer, önde gümüş buhurdanlıklarda öd ağacı yakılarak şarkılar eşliğinde, camekândaki havuzun etrafı dolaşılırmış. Lohusa yıkanarak gusül abdestini alır, beline bir kuşak bağlanarak bir nevi sağlık kontrolünden geçirilirmiş. Çocuk ebenin kucağında, sıcaklıkta yıkanırmış. Bir ördek yumurtası tasın içinde çalkalanır, yumuşak ve sabunlanmış tülbent ile silinen çocuğun vücuduna sürülürmüş. Ebe, bir altını kurna musluğundan akan suya çarpa çarpa üç İhlâs, bir Fatiha okuyarak kırklama suyunu kurnaya aktarırmış. Çocuk bu suyla yıkanır, sonrasında kundaklanırmış.

Daha birçok sosyal olayın yansıması hamamlarda vücut bulup, gelenekselleşmiş… Bu yüzden hamam kültürü, önemini her daim yaşatmış ve yenilemiş. Bugün tüm bu kültürleri harfiyen uygulayan kalmasa da, sürdürme gayretinde olan insanlar hala var.

Engin Çakır

Bu değerli kültürün geçmişine baktığımızda ise yine çok ilginç detaylar gizli olduğunu görüyoruz. Türkler yerleşim kurdukları bölgelerde, Roma ve Bizans’tan kalan hamam ve kaplıcaları yenilemişler ve bu yapıları kendi anlayışlarına uygun hale getirerek kullanmışlar.

Bursa hamamları ise genel olarak, kuzey-güney doğrultusunda konumlandırılmış. Örtü sistemi olarak kubbe kullanılırken, daha küçük boyutlu yapılarda ahşap çatı tercih edilmiş. Örtü sisteminde Türk üçgeni süslemelerine sıkça rastlanıyor. Dış cephelerde dışarısıyla ilişkili tek mekân ise, soyunmalık bölümünün kapı ve pencereleri… Dış cephe mimarisi sade görünüme sahipken, iç bölümlerde süsleme daha yoğun kullanılmış… Erkek hamamlarının girişleri daha anıtsal, kadın hamamlarının girişleri ise daha mütevazı boyutlarda tutulmuş.

Halk arasında yeraltı sıcak ve soğuk sularına, abızen, abızenne, abızen-i ilahi yani şifalı sular deniyormuş. Çeşitli hastalıklara şifa olan bu sulardan belirli aralıkları kapsayan kürler halinde faydalanılıyor. Yabancı Balneoloji (termal kaynaklardan terapi ile faydalanma bilimi) kitaplarına konu olan Bursa kaplıcaları; romatizma, çeşitli ağrılar, anemi, cilt hastalıkları, gastrointestinal sistem hastalıkları, idrar yolları rahatsızlıkları, kadın ve erkek rahatsızlıkları, şişmanlık ve daha pek çok hastalığa deva olarak biliniyor. Aslında deva olan sadece sular değilmiş bunca yıl. Yaşayan kültür halkın sosyalleşmesine, birçok konuya çözüm bulmasına vesile olmuş.

Hamamlar yaşadıkça onunla birlikte hem mimari kültür hem de gelenekler korunmuş… Zamana direnen eski hamamlar bugün geçmişten bir parçayı da barındırıyor aslında. Kurnaların içerisine dolan sular şifa getirirken, hamamdan yükselen tüm sesler geçmişi anıyor hamamlarda…

Yazı ve fotoğraflar: Engin Çakır

Engin Çakır

Başa dön tuşu