102
kitabi
Emine Civanoğlu
“Beş yaş, insanın en olgun çağıdır;
sonra çürüme başlar. Ben Alper
Kamu, birkaç ay önce beş yaşına
bastım. Doğum günüm yaklaşırken
vaktimin büyük kısmını pencere
önünde, dışarıdaki insanları
izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak,
yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak
ve bir yerlere bakarak yaşayıp
gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline
geleceğimi düşünmek beni hasta
ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış
yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla
yaşlanıyordum. Hayatımdaki tek iyi
şey artık anaokuluna gitmek zorunda
olmayışımdı; zarardan kâr. Uzun süre
annemle babama anaokulunun bana
göre bir yer olmadığını anlatmaya
çalıştım aslında. Bütün rasyonel
dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı
maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde
tepinmek, servis minibüsü kapıya
geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi
geçirmek gibi yöntemlere başvurmam
gerekecekti derdimi anlamaları
için. Kepazelik. İnsanı kendinden
utandırıyorlardı.”
Mahallede büyüyen, hayatın en önemli
sırlarını iki apartman arasındaki
karanlık, rutubetli, daracık kuytularda
mahallenin büyük, aklı da kanı gibi deli
akan abilerinden öğrenen çocuklar,
özgürlüğün kitabını yazarlar hem de
öyle bir yazarlar ki okuyanlar şaşıp
kalır. Gülsen mi ağlasan mı, senin de
bir mahallede nice anıların kaldı diye
hüzünlerin dalgalı denizine dalsan
mı, dizde nefes nefese bir çocukluk
macerasından kalma o belli belirsiz
yara izine bakıp hatıralara pansuman
mı yapsan bilemeden, hepsinin
arasında gide gele okuyacağın bu
kitap bence tam da Alper Canıgüz’ün
kendisini bize tanıştırdı üzere beş
yaşındaki Alper Kamu tarafından
yazılmış. Kitabın ilk sayfasını açtığın,
hikayenin içine girdiğin andan itibaren
aslında okur olarak gerçek hayatından
bir süreliğine ayrılmış, Alper Kamu
adlı veledin ve daha pek çok matrak,
tuhaf, sıradan, ürkütücü, deli, sakin,
dedikoducu, işinde gücünde insanın
yaşadığı o mahalleye yerleşmiş
olacaksın. Kitabı, Alper Canıgüz’ün
yazdığı satırlar olarak okumana imkan
yok, sen de kuvvetle muhtemel beş
yaşındaymışsın gibi, Alper Kamu’nun
yaşıtıymışsın ve Dağ Çileği Sokak’la
yeni bir savaşa hazırlanıyormuşsun
gibi yaşayacak, mahalle savaşları
için gazoz kapağı ezecek, Kız
Tevfik’in arkasından atıp tutacak,
Alev Abla’ya ufaktan aşık olacaksın.
Cinsiyetin nedeniyle bu mahallede
sana bankacının kızı ya da Alev Abla
rolü de düşebilir; hiç şüphen olmasın
ki kitap boyunca rolüne kendini fena
kaptıracaksın.
“Alev Abla, bir haller yaparak masalı
bitirdikten sonra, oturup iyi niyetle
düşündüm bunun bizimle ilgisi
nedir diye. Pek mantıklı bir sonuca
varamadığımı söylemek zorundayım.
Haydi diyelim komşu evlerde oturan
Kay ile Gerda biz ikimizi temsil
ediyordu. Dünyayı o lanetli aynadan
gördüğüm de iddia edilebilirdi doğrusu.
Peki, Karlar Kraliçesi kimdi? Erdoğan
Bey herhalde. Yani ben Erzurum’a ya
da cehennemin dibine gitsem Alev
Abla gelip beni bulacak mıydı? Bu
muydu yani? Ağzından çıkanı kulağının
duyduğundan emin değildim. Çok
güzel bir masalmış dedim.
Alper Canıgüz’ün yaratığı Alper
Kamu karakteri; oğlunuz, kardeşiniz,
yeğeniniz, kankanız, apartmandaki
ya da sınıftaki en yakın arkadaşınız
olsun isteyeceğiniz türden bir
çocukadam. Mahallede özgürlüğün
dibine vuran, aklına eseni yapan,
çocukluğun özgürlük vizesinden
gönlünce faydalanarak her deliğe
girip çıkan Alper Kamu’nun daha o
yaşta Dostoyevski, Nietzche, Oğuz
Atay okumuş olması, annesinin
hijyen takıntısının bastırılmış cinsel
dürtülerinden kaynaklandığı fikrine
varabilmesi biraz sinir bozucu, biraz
akıl dışı, biraz garip gelse de kitapta
usul usul ilerledikçe bütün bunlar
normal görünmeye başlıyor.
Bu çocuk sahiden üst katta oturuyor
olsaydı acaba bizim apartman nelere
gebe olurdu diye düşünmeden
Çocukluk,
özgürlüğün
süresiz vizesidir
1...,94,95,96,97,98,99,100,101,102,103 105,106,107,108,109,110,111,112,113,114,...132