Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

Yüksek seste duygu resitali

 

Şebnem Ferah
Şebnem Ferah

Adı orman oldu, güneş içeri girsin diye açtı perdelerini; can kırıkları saçıldı etrafa, ateş oldu yaktı, su oldu taştı ama o her şeyden önce sadece bir kadındı. Otuz yaşında, hayatın ortasında, küçücük şeylerle mutlu olmanın peşinde bir kadın… Ayı saklandığı yerden çıkardı, yıllarca yeniden başlamak için beslediği umutları paylaştı insanlarla; çocukken sahip olduğu kırmızı rugan ayakkabılarını ve düşüncesizce canını yakanları hiç unutmadı. Şebnem Ferah bugüne dek kendine has tarzıyla rock müziğin kraliçesi oldu.

Bazen umut dolu şarkılar söylüyor; bazen birkaç dakikalık şarkıyla, dinleyene tüm hayatını sorgulatıyor. Yüreğindeki melodilere eşlik eden sözleriyle, insana her kaybedişten sonra yeniden başlama gücü aşılıyor ya da acımasızca tüm gerçekleri haykırıveriyor kulağına. Müziğin dört mevsimi gibi Şebnem Ferah. Bazen ısıtıyor, bazen üşütüyor; bazen buzlarla kaplıyor her yanını insanın, bazen kanını kaynatıyor. İhtiyaç duyduğumuz ama kendimize bile itiraf edemediğimiz tüm duyguları onun ruhlarımızı okşayıp, duygularımıza dokunan sesinde bulabiliyoruz.

Şebnem Ferah
Şebnem Ferah

İçinde her rengi barındırdığını hissettirmesine rağmen onu genelde hep siyahlar içinde gördük. Oysa küçücük bir kız çocuğuyken kırmızı elbiseler içinde şarkılar söylerdi. Neredeyse her ferdi müzikle ilgilenen bir ailede her anı müzikle dolu büyüdü Şebnem Ferah. Görüntüsü ve milyonlarca insana sahneden yansıtmayı başardığı yüksek enerjisi nedeniyle pek kimse inanmasa da 1972 doğumlu. Ailesi Üsküp’ten Yalova’ya göç ettikten sonra burada doğan Şebnem Ferah, ilkokul yıllarında mandolin dersleri almaya başladı ve liseyi Bursa Namık Sözeri Lisesi’nde okudu. Belki de liseyi yatılı olarak okuması, ona hayatı daha yakından tanıması ve tek başına ayakta kalmayı öğrenmesi için yardımcı oldu.

Lise yıllarında müzikle olan bağını daha da sağlamlaştırdı ama dahil olduğu “Pegasus” isimli müzik grubu uzun süredir aklında olan, hayallerini kurduğu “kızlar grubu” değildi. 80’lerin ortasında Bursa’da açılan bir müzik stüdyosunda tanıştığı Sedat Yıldırım Sarıca’nın desteği ile 1988 yılında hayallerine kavuştu ve “Volvox” isimli, tüm üyeleri kızlardan oluşan müzik grubunu kurdu. Grup 1994 yılında, albüm çıkarma aşamasına gelmiş olmalarına rağmen gruptaki kopmalar nedeniyle dağılana kadar birçok mekanda sahne aldı. Kısa zamanda sevilen bir grup olmayı başaran, konserler veren ve kalabalık kitlelere şarkılar söyleyen kızlar grubunun üyeleri arasında, Bursalı dünyaca ünlü modacı Arzu Kaprol ve rock müziğin diğer asi sesi Özlem Tekin de yer alıyordu.

Volvox
Volvox

Müziği Şebnem Ferah’ın okuldan uzaklaşmasına sebep olmuştu ve okuduğu ekonomi bölümünden ayrılmıştı ama sonraki yıllarda İstanbul’a geldiğinde İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydını yaptırdı. Bir yandan da solo olarak müzik çalışmalarına devam ediyordu. Sezen Aksu ve Onno Tunç tarafından cevheri keşfedilen Şebnem Ferah, 1996 yılında müziğe olan tutkusunu, bu alandaki yeteneklerini ve Aksu ile Tunç’un da desteklerini alarak ilk albümü “Kadın”ı çıkardı. Özellikle o yılları yaşamış olan herkesin muhtemelen sahneleri hala gözünün önünden gitmeyen bir klip çekti. Çıkış ve klip şarkısı “vazgeçtim dünyadan” diyordu ama o kendi dünyasına en önemli adımı atmıştı. Rock müzik Şebnem Ferah ile yeniden şekilleniyordu. Hem albüm satışları hem klipleri ile sürekli liste başı oldu. Yıllarca büyük bir aşkla bağlandığı müzik artık onun aşkına karşılık veriyordu. 1997 yılında İzmir’de verdiği konserde, o gün seslendiği yaklaşık 6000 kişi konser çıkışında onun şarkılarını mırıldanıyordu.

Acıları, sevinçleri, heyecanlarıyla yeteneğini besledi; hayatın içinden cümlelerle zamana meydan okudu Şebnem Ferah. Onun “buzlar kraliçesi” olduğunu düşünen de oldu, “ateşin kızı” olduğuna inanan da. O her şeyden önce bir insandı. Diğer insanlardan farkı belki de hayattan anladıklarını başkalarına anlatış şekli oldu. Çığlık çığlığa şarkılarını söylerken içimize işledi, her şeyin insanlar için olduğu gerçeğini en tahammül edilebilir şekilde yüzümüze vurdu. Öyle ki onu dinlerken yarınından umutlandı insanlar, onun sesinden aldığı cesaretle kafa tutabildi yalnızlığına. Kendi acıları üst üste bindikçe, onların altında kalıp ezilmek yerine onları paylaşmayı tercih etti. Paylaştıkça hafifleyen ağırlıkların, hayatını istemediği yönlere çekmesine izin vermedi hiçbir zaman. 1998 yılında ablasını kaybettikten sonra her şeye 3 yıl ara verdi ve 1999 yılından itibaren “kısa cümleler” kurmaya başladı. Şebnem Ferah çok fazla göz önünde olmadığı zamanlarda merak edilen; yeni bir albüm, yeni şarkılarla ortaya çıktığı zaman ise en çok konuşulan, en çok dinlenen ve bunun için özel bir çabası olmadığı halde hep tüm dikkatleri, ilgiyi üzerine çeken biri oldu. O kısa cümleler kurmaya karar vermiş ve bu kararını herkesle paylaşmıştı ama onun hakkında konuşulanlar, onu tarif edebilmek için söylenenlerin sonu yoktu.

Şebnem Ferah
Şebnem Ferah

Hayat onun müziğe daha çok bağlanması için her seferinde başka bir sebep veriyordu. 17 Ağustos depreminde ölen babası Ali Ferah’ın ardından daha da sıkı sarıldı müziğine. 2001 yılında  hayata “perdeler”ini araladı. Müziğin tüm standartlarını aşan, bilinenlerin ve imkanların çok üzerinde bir kaliteyle sunuyordu her yaptığını. Yayınlandıktan yıllar sonra bile etkisi devam eden klipler çekti, unutulmaz anlara sahne olan konserler verdi ve her zaman festivallerin aranan ismi oldu. 2003’teki “Kelimeler Yetse” ve 2005’teki “Can Kırıkları” albümlerinden sonra 10 Mart 2007 yılında “Symphonic Project” eşliğinde verdiği konserin DVD’si yayınlandı. Bu konser Şebnem Ferah’ın bilinen şarkılarının değerini ikiye katladı ve özellikle “Sil Baştan” şarkısı bir tür “yeniden doğuş marşı” haline geldi. Duyguları, hayalleri, geçmişteki sancılı dönemleri, geleceğe dair umutları kısaca her haliyle şekillenen şarkılarından oluşan “Benim Adım Orman” isimli albümünden sonra 2013 yılında “Od” isimli 7. stüdyo albümü yayınlandı.

Şebnem Ferah
Şebnem Ferah

Kendi yaptığı şarkılarla, müziğe kendine has bir boyut getirdiği albümlerinin yanı sıra Sezen Aksu, Sertab Erener, Levent Yüksel, Ajda Pekkan, Müzeyyen Senar, Teoman, Haluk Levent, Yaşar Gaga, Tarkan, Çelik gibi birçok ünlü isimle düet yaptı. Bülent Ortaçgil’e saygı albümünde, Ortaçgil klasiklerinden biri olan “Değirmenler” adlı şarkıyı seslendirdi. “Küçük Deniz Kızı” çizgi filminde seslendirme yaptı ve film müzikleri arasında yer alan “O dünyada” isimli şarkıyı söyledi. Demir Demirkan’ın, Aydan Şener ve Toprak Sergen’in başrollerini paylaştığı, “Ay Işığında Saklıdır” filminin şarkısına sesiyle hayat veren de yine Şebnem Ferah’tı. Reklam dünyasında da hatırı sayılır bir yeri olan Şebnem Ferah, yaptığı her işte başarıyı yakaladı ve her zaman aranan kişi oldu. Bugüne kadar ne yapsa gerçekten “iyi” oldu çünkü yaptığı her şeye kendinden çok şey kattı. İlk yayınlanan albümünden bu yana kendi alanında birçok ödüle layık görüldü. Sadece yakın dostlarının değil milyonların “Şebo”su oldu. “Şeboistlik” zamanla, ona benzemek için onun gibi giyinen, onun gibi makyaj yapan, onun tarzını kendine örnek alan gençlerden oluşan değil; her yaşı her statüyü içine alan bir akım haline geldi.

Şebnem Ferah
Şebnem Ferah

Şebnem Ferah belki “ünlü” olmayı gerçekten umursamadığı için bu kadar “ünlü”. Ön planda olmak, sürekli konuşulmak, dikkat çekmek için herhangi bir şey yapmadığı için bu kadar dikkat çekici. O bugüne kadar sadece şarkısını söylerken, kelimelerin nelere yetebileceğini anlattı herkese. Geçmişin hüznünü ve geleceğin umudunu taşıyan şarkılarıyla tanıdık onu… Hayatı kısa cümlelerine sığdırdı, kelimeleri duygulara yeter hale getirdi. Her şarkısı bir dua gibiydi. Olduğu gibi kalmaktan korkanlara, onları koruyan birileri olduğunu hatırlattı. Zamanın dışına düştü, dünyanın da peşine… Mayın tarlasında yürürken ardında bıraktığı çakıl taşlarıyla buldu yolunu. Yalan aşklara düştü, gerçek dostlara sığındı. Şarkılarıyla anlattı dünyayı, dünyasını ama en güzel şarkısını henüz yazmadı. Ne yaşamaktan vazgeçti ne de yaşatmaktan. Kendine göre o, yalnızca kendi yüreğine sığınabilecek, yersiz yurtsuz bir mülteci ama aslında kendi dünyasını bize açtığı ilk günden beri, milyonların gönlünde taht kurmayı başarmış, aydınlık yüzü ve bin bir duygunun saklandığı sesiyle, ışık saçan bir kraliçe.

Yazı: Ferhan Petek
Başa dön tuşu