Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

Gözlerdeki “ışığın” peşinde

 

 Evlilik, bebek, çocuk, aile, portre, özel günler ve stok fotoğrafçılığı… Demet Argun Güngör, içindeki “ışık sevdasını” çok sonraları fark etmiş bir isim. Onun odak noktasında insanların en özel anları ve gözlerindeki “ışıltılar” var. O, fotoğrafa olan tutkusuyla yaşamını “yeniden” şekillendirmiş birisi.

Odak noktası bu sayıda özel bir fotoğrafçılık türünü ve bu türde çok özel çalışmalar ortaya koyan bir fotoğrafçıyı ağırlıyor. Hikayesi hem kendini, hem çekim yaptığı insanları hem de fotoğrafın hikayesini anlatıyor. Demet Argun Güngör’ün fotoğrafta, fotoğraf ile, fotoğraf için yaşadıklarını kendi anlatımıyla sunuyoruz.  Gözlerdeki ışığın peşinde Gözlerdeki ışığın peşinde

“Fotoğraf çekmeye çocukluk yıllarımda başlamadım. İçinde uzun zamanlar geçirdiğim ve fotoğraf banyoları yaptığım bir karanlık odam olmadı. Hayatımda bu kadar çok yer kaplayan fotoğraf değil; resim, heykel veya kıyafet – aksesuar tasarımları olabilirdi. Hayatımın ince patikasında fotoğraf bir şekilde diğer olasılıklardan daha öne geçmeyi başardı.

Üniversitede tekstil mühendisliği eğitimi aldım. Üniversite ve çalışma hayatımda, bulunduğum ortama ait olmadığım duygusunu içimde sürekli hissettim. Bu duygu gün geçtikçe büyüdü. Öyle ki son dönemlerinde, hemen hemen her gün geç kalmaya başladım. İnsanın gününün büyük bölümünü sevmediği bir şeye adaması gerçekten zorlayıcı bir durum. Tek isteğim sevdiğim birşeylerle uğraşmaktı. Bu istek zamanla evrim geçirerek farklı formlara büründü ve son hali fotoğraf oldu.

Her bireyin kendine ait bir kişiliği ve yetenekli olduğu yönler var. Hiç kimse bir diğeri ile aynı değil. Sahip olduğumuz yönlerin büyük bir bölümü hayatın telaşlı akışında gün yüzüne çıkamıyor. Çoğunlukla biz bile kendi özelliklerimizin farkında olamıyoruz. Bunca çok çeşitliliğin olduğu insan yapısının, kendini daha çok ortaya koyabileceği bir alanda bulunmak istedim. İstedim ki o işi benim yapmamla bir başkasının yapması arasındaki fark ortaya çıksın. Benim hayat süzgecimden geçmiş, geçmişimle harmanlanmış, değer yargılarımla şekillenmiş, bilgimle güçlenmiş, duygularımla insani yönleri ön plana çıkmış, iletişimimle doğallaşmış bir sonuç oluşsun. Aslına bakarsanız fotoğraf bana beklentimden fazlasını verdi. Çünkü bir fotoğraf karesi fotoğrafı çeken kişi kadar fotoğrafı çekilen kişiden de pek çok şey taşır. Bu şekilde ortaya çıkan sonucun yarısı size, diğer yarısı ise karşınızdakilere aittir. Onu eşit oranda sahiplenirsiniz. Herkes kendinden birşeyler taşıyan bu güzel sonucu paylaşmak ister. Dolayısıyla fotoğraf aynı zamanda iyi bir paylaşım aracıdır.

Fotoğraf çekmeyi zamanla daha çok sevdim. Sanırım bu hayalimdeki fotoğraf karelerine biraz daha yaklaşmama bağlı olarak ortaya çıktı. Hayalimdeki fotoğraf kareleri insanın günlük yaşantısındaki tavırlarını, tepkilerini, mimiklerini içeren tümüyle doğal kareler. Bunu şöyle örneklendireyim. Bir arkadaş ortamında, çantanızdan fotoğraf makinanızı çıkarıp yanınızdaki arkadaşınızın fotoğrafını çektiğinizi düşünün. Fotoğraf makinası daha ortaya çıkar çıkmaz ortamın doğallığı bir anda yok olur ve fotoğraf karesine yansıyan, aslında onun gerçek yapısı olamaz. Toplumsal kurallara göre şekillenmiş planlı bir görselliktir ortaya çıkan. Oysa sizi çantadan fotoğraf makinanızı çıkarmaya iten bu sonuç değildir. Daha öncesindeki doğal tavırlardır. Bu örneği vermemin bir nedeni var. Önceleri iyi bir fotoğraf çekebilmenin büyük oranda teknik bilgi ve beceriye bağlı olduğunu düşünürdüm. Son yıllardaki örnekler bu düşüncemde ne kadar yanıldığımı ortaya koyuyor. En az teknik bilgi kadar veya ondan çok daha önemli olan bir diğer yön ise karşınızdaki kişi ile kurduğunuz iletişimin gücü… Bu iletişim ne kadar güçlü ise, o kadar doğal fotoğraf kareleri ortaya çıkıyor.

Fotoğrafını çekeceğim hemen hemen herkesin ilk cümlesi “Ben hiç fotojenik değilim” oluyor. Ne rastlantı diye düşünüyorum içimden ve onlarla düşüncelerimi paylaşıyorum. “Doğal ve güzel fotoğraflar için fotojenik olmak gerekmiyor” diye ekliyorum.

Fotoğraf çektirmek konusunda genelde bayanlar daha istekli oluyorlar. Çekime bayanların yanlarında nişanlıları veya eşleri bazen istemeye istemeye gelebiliyorlar. Fotoğraf çekimi sonrasında konuşmalarda erkeklerin yorumları duyulmaya değer oluyor. “Ben şöyle dur, böyle yap diye sürekli yönlendireceğinizi düşündüm. Öyle olunca ben hiç rahat olamıyorum ve bitmesini beklediğim bir sürece dönüşüyor. Oysa burada hiç düşündüğüm gibi olmadı. Çok keyifli bir fotoğraf çekimi oldu.” Evet, işte bu tam da benim istediğim sonuç…

Fotoğraf çekme süreci benim de çok keyif aldığım bir süreç. Fotoğrafını çekeceğim kişiler fotoğrafa ne kadar çok değer verirlerse sonuçlar o oranda başarılı oluyor. Fotoğraf çekimine ayırılan süre yeterli uzunlukta olduğunda, yaratıcı fotoğraf karelerinin oluşma şansı da artıyor. Çekim sırasında önceden dersine çok iyi çalışmış gelinler veya anneler, pek çok ayrıntı konusunda beni bilgilendiriyorlar. Onlardan aldığım bilgilerle, fotoğraf karelerini onları daha iyi anlatır şekle dönüştürüyorum. Fotoğraf çekimlerinde genelde yanımda bir çanta dolusu obje veya gün içinde kullanılması iyi olacak araç gereç taşıyorum. Çantadan birşeyler çıkardıkça, yanımdakiler şapkadan tavşan çıkarıyormuşçasına beni şaşkınlıkla izliyorlar.

Fotoğraf  benim için çok önemli ve değerli… Bu anlattıklarım dışında onu değerli kılan bir başka neden ise fotoğraf karelerimde yer alan kişilerin beğenilerini tüm içtenlikleriyle belirtmeleri… Bir tiyatrocu için sahnede alkışlar ne anlam taşıyorsa, fotoğraflarına bakan kişilerin gözlerindeki ışıltılı gülümseme benim için aynı anlamı taşıyor.Hayatı geçmişten geleceğe aktarabildiğim için mutluyum.”

Demet Argun Güngör
Demet Argun Güngör

Demet Argun Güngör kimdir ?

Uludağ Üniversitesi M.M.F. Tekstil Mühendisliği Bölümü mezunu. 2000 yılından bu yana fotoğrafla iç içe bir hayat sürüyor. Bursa’da yaşıyor. 2003 yılında ilk düğün fotoğrafını, 2005 yılında ilk doğum fotoğrafını çekti. 2010 yılında iki fotoğrafçının fotoğraflarından oluşan “Hayata Merhaba” adlı sergide doğum ve bebek fotoğrafları sergilendi. Fotoğrafladığı konular ağırlıklı olarak evlilik süreçleri ve hamilelik… Ayrıca yeni doğanlar, bebekler, aileler, doğum günleri, partiler ve portre fotoğrafları… Fotoğraf çektirmek için mutlaka bir nedene gerek olmadığını düşünüyor. Belgesel tarzda fotoğraflar çekiyor.

www.demetargun.com

Başa dön tuşu