98
uzaktaki yakın
mağaralarda yaşayan dilenciler
göreceksiniz. İyice daralan sokakları
takip ederek kutsal dağ anlamına gelen
Sacromonte’ye doğru ilerleyin. Bu
bölge mağara evler ile ünlü Çingene
Mahallesi. Esmer tenli, sıcakkanlı, hızlı
konuşan ve içten gülümseyen gerçek
çingenelerle burada tanışacaksınız.
Önceleri ikamet ettikleri yerler olan
Sacromonte mağaraları, günümüzde
fazlaca “turistik” mekânlara dönüşmüş
durumda. Yine de flamenkonun ana
vatanı Endülüs’te gerçek çingenelerden
gerçek bir flamenko gösterisi izlemek
hiç fena fikir değil. Bir mekân önerisi
vermek gerekirse, yarı müze formatında
olan Zantra De Maria La Canastera’yı
tavsiye edebilirim. Flamenko dansının
usta ayakları ve onları izlemeye gelmiş
olan bazı devlet adamları da dâhil
olmak üzere çok çeşitli tanıdık simanın
fotoğraflarının yanında Çingene
kültürünün ve geçmişinin izlerini taşıyan
bu mekanda geçireceğiniz dakikalar
hiç bitmesin isteyeceksiniz. İçerideki
turist kalabalığını unutup ritme kendinizi
kaptırdığınızda Granada’da doğma
büyüme bir Çingene olasınız gelecek.
Biraz tadını çıkarın ama abartmayın;
aşık olmadınız, sadece çok iyi dans
ediyordu. Sakince omzunuzdaki şalı ve
o zilleri yere bırakın. Gül sizde kalabilir
hanımlar.
Ertesi günün önemli işi Granada’yı
bu denli önemli kılan Alhambra yani
Elhamra Sarayı’nı ziyaret etmek olacak.
Tabii bunu gerçekleştirebilmek için
sabahın ilk ışıkları ile sıraya girmek
istemiyorsanız, biletinizi en az iki hafta
önceden internet marifeti ile almalısınız.
Sabah ve öğleden sonra olmak üzere
iki ayrı seansta ziyaret kabul ediliyor
ve inanın bana önceden rezervasyon
yaptırmaksızın ziyaret saatinde bilet
bulmak neredeyse imkânsız. Bu
yüzden seyahat planlamasını yaparken
otel rezervasyonu yanı sıra Elhamra
Sarayı giriş biletlerinizi de almanızda
fayda var. Burada önemle altını
çizmek istediğim bir başka konu ise
girişten sonra yarım saatlik bir süre
içerisinde Nasrid Sarayı’na giriş yapma
zorunluluğu. Bahçede gereğinden fazla
vakit kaybedip gecikirseniz içeriye
girmeniz mümkün değil.
Elhamra Sarayı, İspanya’da hüküm
sürmüş son hanedan Nasriler’in
Granada merkezli emirlerinin sarayı
olarak 13. yüzyılda inşa edilmiş.
Sonrasında bazı eklemelerle
genişleyerek bugünkü halini almış.
Monoblok tek bir yapıdan ibaret değil.
Yirmi bir kule ve otuz üç ayrı bahçesi
olan sarayın üç ana bölgesi mevcut.
“Al Qualla Al Hamra” yani “Kızıl Hisar”
da denilen ve Arapça kırmızı anlamına
gelen Alcazaba; Nasrid Sarayı yani
Palacios Nazaries ve V. Carlos’un
yaptırdığı saray binasının da bulunduğu
Casas Reales ve ana gövdenin ardında
dağın eteklerinde yer alan Generalife
Bahçeleri nam-ı diğer Cennet el Arif.
Yukarıdan şehri bir anne şefkati ve
koruyucu kudretiyle gözetleyen, her
parçası şehre ve tanrıya bir iltifat
gibi işlenmiş olan Elhamra Sarayı’nın
alametifarikası, öncelikle bütün şehre
hakim olan bu konumundan ve sonra
da enfes düzenlenmiş bahçelerinden,
olağanüstü işçiliğinden, gürül gürül
akan su kaynakları ile havuzlarından
geliyor. Yeri göğü kaplamış olan
Arapça söz dizisi “la galibe illallah”
yani “Allah’tan başka üstün yoktur”
cümlesinin işlenmiş olduğu alçı,
taş, ahşap ve seramiklerdeki işçiliği
kelimelerle anlatmak gerçekten çok
zor. Gidip yerinde görmek gerekiyor.
Bakınız; elçilikteki görevini sürdürürken
Endülüs’te Raks’ı kaleme alan Yahya
Kemal, saray için ne demiş anılarında:
1...,90,91,92,93,94,95,96,97,98,99 101,102,103,104,105,106,107,108,109,110,...156