Dergi Bursa Nisan/Mayıs 2014 - page 57

55
Ece Temelkuran / Düğümlere Üfleyen Kadınlar
Ece Temelkuran / Women Blowing to Knots
wanted to tell to his face. I mean
right to his face. I wanted to
say your whore daughter, your
dancer, hussy daughter made
this revolution …”
Would these ropes that have
mingled together with the rage
of a thousand years, pierced
the hearts of a generation by
scattering over them like desert
sand and have become ever so
sticky with the endless grief in a
woman’s heart be untied when
women blew on knots? Can this
whole wide world still not know
what might happen when a man
breaks a woman’s heart? It can
be. Can a society that scars
women, makes them sad and
silent be at peace? Can there
ever be spring there? All these
women that Ece Temelkuran
introduces to us in her novel
The Women Who Blow to Knots;
Dear Meryem, Dear Amira, Dear
Madam Lila, Sayda; Dido, El
Kâhina, Tanit, Tin, Hinan and all
those strong women, the women
of Egypt and Tunisia and in fact
all the world, all of them… Of
course all the women who are out
on the streets for a country that
smells as good as spring, all of
them… You are beautiful. So glad
we have you.
Women are the spring of this
world, but men continuously
change the seasons with tyranny
and violence. Actually, if women
knew that as Ece Temelkuran
writes ‘man is as much as the
breath of a woman’, if they knew
that maybe they would hold
their breaths for a while. Maybe
the masculine side of this earth
would appreciate spring.
Now let’s wrap up with a song;
from Ümmü Gülsüm, The Bridge
of Love.
kara kışta bile en çiçekli baharı
getirip sofraya koymakta bu
kadar hünerliyken, kadınlar
şarkılara inanıyorken, kadınlar
birbirlerinin acılarına iyi
gelecek şifayı ellerinde,
bedenlerinde, gözlerinde,
kalplerinde böyle kıymetle
taşıyorken hakiki devrimi
erkekler yapabilir mi?
“Bunları anlatmak istemiyorum
artık. Devrimden sonra herkes
devrimci oldu çünkü. Meğer
millet ne kahramanmış da
haberimiz yokmuş! Bir avuç
insandık biz, şimdi bakıyorum
da meydanları dolduruyor
devrimciler. Ben de bekledim
ki, sabrettim ki… Babama
söyleyemeden öldü. O içime
oturuyor. Yazmadım, yüzüne
söyleyeyim dedim. Yüzüne
yüzüne yani. Yani senin o
orospu kızın diyeyim, senin o
dansöz, aşufte kızın bu devrimi
yaptı…”
Kadınlar düğümlere
üflediğinde; bin yıllık öfkenin
hiddetiyle karışmış, çöl kumları
gibi yer yere girip insan
neslinin içine işlemiş, her
bir kadının kabindeki dipsiz
hüzünle iyice yapış yapış
olmuş bu ipler çözülür mü?
Dünya ve bütün bu yeryüzü, bir
adam bir kadının kalbini kırarsa
neler yaşanabileceğini henüz
bilmiyor olabilir mi? Olabilir.
Kadınları yaralı, kadınları
üzgün, kadınları sessiz,
kadınları yalnız bir toplum
huzura varabilir mi? Orada
bahar olabilir mi? Düğümlere
Üfleyen Kadınlar romanında
Ece Temelkuran’ın bizimle
tanıştırdığı bütün kadınlar,
Sevgili Meryem, Sevgili Amira,
Sevgili Madam Lila, Sayda;
sözünü ettiği Dido, El Kâhina,
Tanit, Tin, Hinan ve daha
nice kudretli kadın, Mısır’ın
ve Tunus’un ve aslında bütün
dünyanın kadınları, hepsi…
Elbette bugün her anı mis
gibi bahar bir ülke için kendi
memleketlerinde sokağa çıkan
bütün kadınlar, hepsi… Çok
güzelsiniz. İyi ki varsınız.
Bu dünyanın baharı kadınlardır
ama erkekler zalimce, şiddetle,
durmadan bu dünyanın iklimini
değiştiriyorlar. Aslında kadınlar
bilseler ki, Ece Temelkuran’ın
dediği üzere ‘bir erkek, bir
kadının nefesi kadar’, bilseler
belki işte o zaman kadınlar bir
süre nefeslerini tutarlar. Belki
baharın kıymetini o vakit anlar
bu yeryüzünün erkek yanı.
Şimdi bu bahsi bir şarkıyla
bitirelim; Ümmü Gülsüm’den
gelsin, Aşk Köprüsü.
1...,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56 58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,...132
Powered by FlippingBook