30
kitabi
“Onlara şunu söylemek istedim:
“Aslında, ölüm sizi ayrılmanın eşiğine
getirdiği için birbirinizi seviyorsunuz.”
Ama bu tür bir yorum yapmaktan
vazgeçtim. Birbirlerini seviyorlardı.
Bunun tek sebebi de ilk günden beri
iki insanı güçlü şekilde bağlayacak
ideal ortaklığı bulmuş olmalarıydı.
Depresyon belki de bu bağın gücünü
ortaya çıkarttı ama bu deneyim
olmasaydı da bu iki insan birbirlerini
böylesine bir yoğunlukla seveceklerdi.
Onların aşkı, çocuklara ya da ailenin
başka bireylere karşı duyulan başka
sevgilerle yolundan dönmemişti.
İkisi de oldukları yerde kalmıştı.
Bu aşk mutlak bir nedensizliğe,
programlanmamış bir yetiye
dayanıyordu.”
Bir kadınla bir erkek arasındaki
sevgi ekmek gibidir. Her evde, her
ülkede, her toplumda başka türlüdür
tarifi, başka türlü pişer; pişirilmez,
sevgi kendi kendine pişer. Bazen
harcında hayal kırıklıklarından ve çok
uzun beklemelerin sonunda gelen
yeni hayallerin taze filizinden vardır
bolca, bazen öfkelerin birleştirdiği
bedenlerin tuzlu şiddetinden biraz,
bazen esrarengiz tesadüflerin kıvamlı
şerbetinden bolca… Fas doğumlu
Fransız yazar Tahar Ben Jelloun,
“Benim ülkemde erkek sevgisiz
sever kadını, ağzını kille doldurur
kadın ve çocuk doğurur”
derken,
edebi karakterinin mayasını oluşturan
Fas’taki sevme biçimini tarif ediyor.
Sevgisiz sevmeyi daha doğarken
öğreniyor o topraklarda erkekler ve
sevgisiz sevilmenin kemikleri sızlatan
acısına katlanmayı, kadınlığına onu
öyle katık etmeyi daha doğarken biliyor
o topraklarda kadınlar. 27 yaşında
Fas’tan Fransa’ya göç eden Tahar
Ben Jelloun, 1987 yılında, Kutsal Gece
adlı romanıyla Fransa’nın en önemli
ödüllerinden biri olarak kabul edilen
Goncourt Ödülü’nü aldı ve bu ödülü
alan ilk Faslı oldu. Yazar, “Benim Adım
Kırmızı” romanıyla Orhan Pamuk'a
verilen Dublin Impac Uluslararası
Edebiyat Ödülü’nü de kazandı. Fas;
içeridekilerin dışarıdakilerden çok
başka şeyler gördüğü bu büyülü
ayna, onun yazarlığını başka hiçbir
yerde bulunmayan tılsımlarla besledi
hep. Onu, günümüzün en iyi öykü
anlatıcılarından biri yaptı.
“Üzgünüm, sana acı vermek istemem,
seni kırmak istemem. Seninle
sevişmekten, satranç oynamaktan,
dinden ya da bilimden konuşmaktan
hoşlanıyordum ama hayatımızda
havadan sudan şeylere yer yoktu;
hani bilirsin, hayata biraz renk veren o
küçük ayrıntılar.”
Efsunlu Aşklar’da on sekiz öykü
var. Büyüyü dua gibi ezbere bilen
kadınların, yaralanmış ya da kafası
karışmış erkeklerin, çılgın aşkların
öyküleri… Aşkın zevklerini, fırtınalarını,
Müslüman kadınların acılarını ve
bunları erkeklere ödetme yöntemlerini,
erkelerin dostluk kültünü, ihanetin
ıstırabını ve gelenekle çağdaşlık
arasında sıkışıp kalmış günümüz
Fas’ında bütün bunlarla başa
çıkabilmek için çareyi büyücülere,
falcılara ya da şarlatanlara
başvurmakta bulmuş insanların
öyküleri…
Ona dokunmamak için kendimi
tutuyordum. Kalbim deli gibi
çarpıyordu. Bedeninden yayılan koku
üzerimde güçlü bir afrodizyak etkisi
yapıyordu. Teni güzel kokuyordu, aşk
ve gözyaşlarıyla ıslanmış bir çarşaf
gibi kokuyordu. İçimde uzaklardan ve
derinlerden gelen bir şey uyandırıyordu;
bir başka varlığı, içimde uzun zamandır
uyuklayan başka bir adamı, yasakları
olmayan, komplekssiz, vahşi ve
özgür bir erkeği uyandırıyordu. Benim
gerçekten var olmamı sağlıyordu.
Uyarıldığımı düşlüyordum yani onunla
uzak bir ülkeye göç ettiğimi demek
istiyorum.
Sevginin olduğu yerde bir kök daha
vardır, o kökte ise ihanet filizlenir.
İhanet hep gölge eder sevgiye. Ona
biçim verir bazen. Sevgiye doğru esen
ılık rüzgârın, tatlı gün ışığının, umut
veren bahar havasının önünü kesen
de ihanettir hep. Sevgi ona rağmen
büyürse, ona rağmen güçlenirse,
ona rağmen dayanırsa öbürünün hep
gidecekmiş gibi durmalarına, işte o
zaman yeryüzündeki kimsenin tadını
bilemeyeceği bir lezzete dönüşür.
Tahar Ben Jelloun’un Efsunlu Aşklar’ı,
böyle bir sevginin lezzetiyle her gece o
pürüzsüz tenin koynunda uyuyanları da
anlatıyor, bu lezzetin hiç bilmeyenlerin
çaresizliğini de, bu lezzeti bulup
ihanete çaldıranların delirmek üzere
olan hallerini de. Bunlardan biri mutlaka
sizin de tadını bildiğiniz bir his.
“Benim ülkemde erkek sevgisiz sever kadını, ağzını kille doldurur
kadın ve çocuk doğurur.”
Tahar Ben Jelloun / Efsunlu Aşklar
Ben biliyor muyum ki sevmeyi
Emine Civanoğlu
1...,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31 33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,...140