Dergi Bursa Ekim-Kasım 2011 - page 33

31
"ACI DUYMAK gülmekten iyidir, zira acı
insanın yüreğini ağrıtır. İnsanları diri
diri gömercesine kilitleyip çevrelerinde
duvarlar örenin ne olduğu bilinmez
ama yine de bir takım duvarların, tel
örgülerin, demir parmaklıkların varlığı
hissedilir. Bütün bunlar bir kuruntu,
bir hayal midir? Sanmıyorum. Ve
insan kendi kendine sorar; tanrım bu
uzun süreli mi, temelli ve herkes için
geçerli olan bir ebediyet midir?" gibi
uzun ve felsefe alt yapılı bir cümle
Van Gogh’un dudaklarının arasından
kolayca süzülebiliyordu. Ömrü
yaşadığı psikolojik yıkıntılarla geçen
bir dehanın bu denli başarılı olması da
yine bu yıkımlar sayesinde oldu. Akıl
hastanesine yatmayı kabul edecek
kadar bilinçliydi, resim yapılmasına
boyaları yediği için kimi zaman izin dahi
verilmedi. Ama eserleri nedeniyle hep
bir dahi olarak anıldı.
Hikâyesi 30 Mart 1853 yılında
Hollanda'nın Groot-Zundert isimli
köyünde başladı. Daha küçükken bile
ciddi, sessiz ve düşünceliydi. Yatılı
okuluna gönderilmesiyle evinden ilk
kez ayrı kaldı. Bu ayrılığın yarattığı
derin sıkıntı geleceğine yön verdi.
Daha sonra koleje geçen Van Gogh
burada resim öğretmeni Constantijn
C. Huysmans sayesinde resim ile
tanıştı. Okulu yarıda bıraktı, eve döndü
ve özetledi; "Gençliğim kasvetli,
soğuk ve sıkıcıydı..." Gençliğini bir
sanat simsarlığı firmasında çalışarak
geçiyordu, kısa süren bir öğretmenlik
deneyiminden sonra da Belçika'da
fakir bir madenci kasabasında
misyoner olmuştu. 1880'den sonra
resmetmeye ağırlık verdi. Başta koyu
1...,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32 34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,...132
Powered by FlippingBook