85
limitsiz tren+otobüs bileti ile Lizbon-
Sintra-Cabo da Roca-Cascais-Lizbon
turu yapacağız. 45 dakika süren bir
tren yolculuğu ile Sintra’ya ulaşmak
mümkün. Asıl hedefimiz Pena Sarayı.
Bu yüzden siz en iyisi 434 nolu otobüsü
bulun ve turunuza Palacio de la Pena
yani Pena Sarayı’ndan başlayın.
Tepede kurulu olan Pena Sarayı’na
doğru kıvrıla kıvrıla çıkan dar orman
yolu üzerinde önce, turistik tarihi
bir belde olan Sintra kasabasını ve
sonra bölgedeki diğer tarihi yapıları
göreceksiniz. Yol boyunca yer yer yüz
metreyi bulan Kuzey Amerika kökenli
devasa ağaçlar, ilginç heykeller ve
bahsettiğim tarihi binalarla boyut
değiştirmeye ramak kalmışken Pena
Sarayı’nın alt kapısına varacaksınız.
Saray biletleri yakınındaki 1200 yıllık
bir başka yapı olan Mooriş Kalesi
ile birlikte ya da tek başına satılıyor,
tercih sizin. Sarayın alt kapısında araç
değiştirip tramvay vagonuna benzer
bir servis aracı ile Pena Sarayı’na
ulaşacaksınız. “Bu kadar zahmete
değecek mi?” dediğinizi duyar gibiyim
ama başınızı kaldırıp Pena Sarayı
ile göz göze geldiğiniz an, kendinizi
bir masalın içinde bulacaksınız. Bir
prensesin oyun evi mi, saray mı, cami
ya da kilise mi, gözetleme kulesi
mi, yoksa bunların hepsi mi birden
anlaşılması zor. Ama eklektik bir mimari
stilde inşa edilmiş olan bu bina ahir
ömrünüzde göreceğiniz en tuhaf, en
ihtişamlı, en gizemli ve en akılda kalıcı
mimari yapılardan biri olacak, o kesin.
Açık bir havada muhteşem bir manzara
vaat eden bina eğer sisli bir gününe
denk geldiyseniz yarasaların uçuştuğu
bir korku filmi setindeymişsiniz hissi
verebilir.
Yukarıya doğru tırmanmak çok iyi
bir fikir olmasa da Pena turunuzu
bitirdikten sonra Sintra’nın güzelliklerini
keşfetmek üzere yaklaşık 45 dakikalık
bir yürüyüşle aşağıya doğru pekala
yürüyebilir, orman havası alabilir ve
mekanın tadını çıkarabilirsiniz.
Masallar diyarı Sintra’yı arkanızda
bırakıp Cabo da Roca’ya doğru yol
almanın vaktidir. Sintra-Cabo da Roca
arası otobüsle yaklaşık 30 dakika
sürüyor. Meyliniz varsa romantizmi
iliklerinize dek hissedebileceğiniz bu
nokta Avrupa kıtasının en batı ucu,
toprağın bittiği, denizin başladığı
yer. Yarım saatlik bir yürüyüşle
tepede yer alan eski bir kaleden
Atlas Okyanusu’nu seyredebilir, eğer
maceracı iseniz ve hava da müsaitse
kıyıya dik inen kayalıklar arasındaki
daracık patikaları takip ederek okyanus
kıyısına inebilir, buradaki saklı plajları
keşfedebilir ve uçsuz bucaksız okyanus
önünde yeryüzünün yaratılışına tanıklık
ediyor gibi yaşadığınız anın, aldığınız
nefesin sesini duyabilirsiniz. Okyanusla
vedalaşıp şehre dönüş yolunda vakti ve
enerjisi olanlar Lizbon’un sayfiye yerleri
olan malikâneleri, plajları, birinci sınıf
servis veren otelleri, casinoları ve golf
kulüpleri ile ünlü Cascais ve Estoril’de
vakit geçirebilirler. İstediğiniz durakta
inip tadını çıkarmak serbest. Nasılsa
günlük tren biletiniz cebinizde.
Yine yazının sonuna geldik, sayfalar
geçti ama anlatacaklarım yine yarım
kaldı. Siz iyisi mi bu okuduklarınızı
“Lizbon’a giriş” sayın ve kış aylarında
da ılıman iklim yapısını koruyan bu
şehre seyahat planınızı yapın. 28
numaralı sarışın, Pasteis de Belém,
Fadistalar ve Vasco Da Gama ile
onlarcası sizi bekliyor ve her şeyi ile
Lizbon görülmeyi hak ediyor.
1...,77,78,79,80,81,82,83,84,85,86 88,89,90,91,92,93,94,95,96,97,...156