Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

Ben giderum Batum’a da…

Batum aslında tarihin cilvesi olmasa şu an Türkiye’nin sınırları içinde yer alacak olan bir Karadeniz şehri, -abartmış olmak istemem ama- belki de en güzeli.

Batum - Özgür Çakır
Batum – Özgür Çakır

Tarihe meraklı olmayanlar için küçük bir hatırlatma yapmak lazım tabi. 16.yüzyılda Kanuni tarafından fethedilen ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde üç yüzyıl boyunca Lazistan Sancağı’nın merkezi olan Batum, aslında Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan ve ilk meclise altı milletvekili gönderen bir vilayet iken, sonrasındaki gelişmeler sonucunda maalesef Moskova ve Kars antlaşmaları ile çizilen kuzeydoğu sınırlarımızın dışında kalmış.

Batum - Özgür Çakır

Aslında belki de evlatlık verilmiş demeli çünkü –biraz matruşka gibi olacak ama sıralamak gerekirse- Sovyet Gürcistan’ına, dolayısıyla SSCB’ye bağlı Acaristan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti olan Batum, bölgenin özerkliği Türkiye’nin garantörlüğünde kalacak şekilde, yani sınırları içindeki halkın etnik ve dini kimliğine kesinlikle müdahale edilmeyeceğinin sözü alınarak, gözden çıkarılmış.  Amma velakin sonrasında gelen soğuk savaş dönemi boyunca inen demir perde ile de Batum çok yakın ama bir o kadar da uzak eski bir hatıraya dönüşüvermiş. Böylece yazının başlığında bir hinlik yaparak çoktan dilinize dolamış olduğum türkünün kahramanlarından olan nazlı dilber ve – belki de bu yazıyı okuyan bazılarınızın soyağacında olduğu gibi- binlerce ailenin bazı fertleri de sınırın öte yanında kalmış.

Batum - Özgür Çakır

Sonrası ise malumunuz olduğu üzere Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası bağımsızlığını ilan eden Gürcistan’ın halen varlığını sürdüren özerk bölgelerinden birinin başkenti olarak bu gezi yazısının konu başlığı oluvermiş. Yakın derken sadece tarihten ve akrabalık hallerinden bahsetmiyorum. Fiziki olarak bir yakın olma hali bu. Çünkü bu yazıyı okuduktan sonra önümüzdeki hafta sonu için planladığınız söz gelimi İzmir ya da İstanbul seyahatinin yerini alacak olan Batum, sınırın 20 km, mesela Rize şehir merkezinin ise sadece 90 km doğusunda yer alıyor.

Batum - Özgür Çakır

Öyle ki biraz da Karadeniz sahili boyunca uzanan otoyolun sağladığı kolaylıkla bugünlerde Rize ve Artvin’de hatta Trabzon’da yaşayanlar için herhangi bir Karadeniz şehrinden farkı da kalmamış durumda. Henüz akaryakıtta vergiyi keşfetmemiş olan Gürcü hükümetinin de bu duruma katkısı olduğunun altını çizmek lazım. Rize’nin Pazar ilçesinde yaşayıp mahalle kasabı Batum’da olan tanıdıklarım var dersem mevzu zihninizde biraz daha aydınlanacaktır sanırım.

Batum - Özgür Çakır

Batum’a ulaşmak için TAV’ın yapıp işlettiği Batum Havaalanı’na İstanbul’dan direk bir uçuşu tercih edebileceğiniz gibi iç hat uçuşu kolaylık ve ekonomisi ile Trabzon’a uçabilir ve hatta araya bir de Karadeniz turu sıkıştırıp gezinizi Sarp sınır kapısı marifetiyle Batum’da sonlandırabilirsiniz. 2006 yılında karşılıklı vizeleri kaldırdığımız Gürcistan ile Eylül 2011’den itibaren pasaporta gerek olmadan sadece nüfus cüzdanı ile bile seyahat edilebilmesini sağlayan bir düzenleme de yapılmış durumda.

Batum - Özgür Çakır

Trabzon sonrası karayolu ile ulaşımı tercih edenler için alternatiflerden ilki özel bir seyahat firmasının otobüs seferleri, bir diğeri ise Sarp’a kadar herhangi bir vasıta ile ulaşıp sınırı yürüyerek geçmek. Ben şiddetle ikincisini önereceğim. Çünkü yurtdışına elini kolunu sallayarak ve yürüyerek çıkabilmek gerçekten çok keyifli bir his, tabi sınırı sizinle birlikte geçecek herhangi bir motorlu taşıtın ve size eşlik eden diğer yolcuların vize işlemlerini beklemeden geçmenin dayanılmaz hafifliği de cabası.

Batum - Özgür Çakır

Türk gümrüğünü geçtikten sonra daha ilk adımda Gürcü tarafı sizi şaşırtmayı başaracak. Daha önce bizim tarafa kıyasla bir gecekondu izlenimi veren gümrük binaları yenilenmiş ve post-modern bir mimariyle beyaz ve büyük bir ağaç heykelini çağrıştıran devasa bir binaya dönüşmüş. Birkaç sene öncesinin asık suratlı polis ve gişe memurlarının yerini ise gayet güler yüzlü sempatik gençler alıvermiş.

Batum - Özgür Çakır

Gümrüğü geçtikten hemen sonra ise bir başka ani değişim dikkatinizi çekecek. İlginç bir şekilde bizim klasik Karadeniz sahili görüntüsü birden bire herhangi bir sayfiye yerinden farksız, plajlarda insanların güneşlendiği, sınırı geçme telaşındaki insanlar dışında, hayatın gayet yavaş aktığı bir tür yaz filmi platosuna dönüşecek.

Batum - Özgür Çakır

Daha içerilere geçmeden para değişimini yapmak fena fikir değil diyerek Gürcü para biriminin “lari” olduğunu ve Türk lirasına kıyasla 0.92 çarpanla biraz daha kıymetli olduğunu belirteyim. Paraları biraz daha kıymetli ama -vizelerin kalktığı ilk yıllardaki kadar olmasa da- hayat ucuz demeyi de ihmal etmeyeyim ki gözünüz korkmasın.

Batum - Özgür Çakır

Bir devlet memuru maaşının ortalama 100 lari olduğu kent gerçekten çok ucuz. Genel olarak art niyetli bir turist avcısına denk gelmedikçe Gürcistan’da karşılaşacağınız fiyatlar sizi memnun edecek türden. Sınır kapısından sonrası için en makul tercih Türkçe bilen bir şöförle taksi kiralamak. Zira İngilizce ile anlaşabileceğiniz kişi sayısı çok az ve alfabeleri de latin harflerini barındırmadığından en akıllıca çözüm bu.

Batum - Özgür Çakır

Ama neyse ki hem tarihsel bağlar, akrabalık ve komşuluk ilişkileri hem de Türkçe’nin Gürcistan’da yabancı dil olarak okutuluyor olması dolayısıyla üç aşağı beş yukarı herkes Türkçe’ye biraz aşina, iyi seviyede konuşanların sayısı da azımsanacak gibi değil. Lazca bilenler ise biraz daha şanslı çünkü Gürcüce ile ve hatta bölgede konuşulan bir başka dil olan Megrelce ile Lazca arasında Kafkas dilleri ailesinin aynı kolunda kardeş diller olmaları dolayısıyla büyük benzerlikler var ve neredeyse başka hiçbir lisana ihtiyaç duymadan anlaşabilmeniz mümkün.

Batum - Özgür Çakır

Eğer günü birlik bir Batum ziyareti ise aklınızdaki, taksici ile sizi gezdirecek ve bütün günü sizinle birlikte geçirecek şekilde pazarlık yapmanızı da öneririm. Bu sayede rehberlik hizmetini de aradan çıkarmış olacaksınız. Taksi şöförünüzü seçerken aracın modelini değil şöförün modelini bir başka kriter olarak almanızda fayda var. Çünkü Batum’da yaşamış ve yaşı 50’yi devirmiş biri, hele biraz da tarih ve sosyolojiye meraklı biri ise, size şehiri anlatırken farkında olmadan herhangi başka birisinin başaramayacağı kadar çok detayla anlatacaktır; tecrübeyle sabit.

Batum - Özgür Çakır

Gürcü ve Türk taraflarının paylaştığı, sınır kapısının bulunduğu Sarp Köyü’nden Batum şehir merkezine eğlenceli ve kısa bir yolculuk sizi bekliyor. Yolun solunda Batum’un en güzel plajlarını izlerken sağ taraftaki yeşil aynı yeşil olsa da dağların bizim kıyılardakinden farklı olarak giderek sizden ve sahilden uzaklaştığını fark edeceksiniz.

Batum - Özgür Çakır

Bir süre sonra da büyük bir nehrin üzerinden geçeceksiniz. Evet, Çoruh nehrinin denize döküldüğü geniş ve bereketli ova üzerindesiniz. İşte bu sebeple Doğu Karadeniz’de yağışlı bir gün olsa da coğrafi yapı gereği yağmur bulutlarının takılacağı dağlar daha geride olduğundan Batum’da güneşli bir hava olma ihtimali var.

Batum - Özgür Çakır

Ki zaten yine bu sebeple mikroklima özelliği ile diğer Karadeniz şehirlerinden ayrılan ve Akdeniz iklimini yaşayan bir şehirdesiniz. Bu yazdıklarımdan çıkarılacak sonuç ise uygun mevsimdeyseniz her an denize girebileceğiniz ihtimalini düşünerek bavul hazırlamanız gerekliliği.

Batum - Özgür Çakır

Batum’a doğru seyir halindeyken sizi şaşırtacak şeylerden biri de yol boyunca sağlı sollu yerleşmiş olan, Karadeniz’de değil de tropikal iklimi olan bir yerdeymişsiniz hissi veren devasa Okaliptus ağaçları olacak. Sovyet Rusya döneminde -Gürcü asıllı olan- Stalin bu ağaçları su çekme özellikleri nedeniyle Avustralya’dan getirtmiş ve Çoruh’un suları ile yer yer bataklığa dönüşen havzayı kurutmayı başarmış.

Batum - Özgür Çakır

Türküdeki “Ben giderim Batum’a da Batum’un batağına” diyen aşık olmasa da sonraki kuşaklar bu dertten böylece kurtulmuş olmuş. “Okaliptus olunca koala da olur mu acaba?” diye düşünenlere yanıtım maalesef hayır. Ama yol boyunca yine Karadeniz sahilinde bizim tarafta otlatılacak bir mera olmadığı için yazın yayla seyahatleri dışında ahırlara kapatılan ineklerin resmi geçidine şahit olacaksınız. Evet iriler ama korkmayın uysal hayvanlar.

Batum - Özgür Çakır

Biraz ileride yol üstünde çok güzel bir şelale, önünde bir aziz heykeli ve kalabalık bir insan topluluğu göreceksiniz ve bu mekanın bizim Telli Baba türbelerinin bir başka muadili olduğunu da şöförünüzden öğreneceksiniz.

Batum - Özgür Çakır

Sarp’tan Batum’a olan kısa yolculuğunuzda sol tarafınızda kalacak olan geniş arazi ve harabeye dönmüş olan gözetleme kulelerini görünce eski havaalanı olabileceğini düşüneceğiniz alan ise aslında Rus ordusunun eski tatbikat sahası ve bugünlerde yine ineklerin işgali altında. Tabi bir de sınırın öte yanında kalan yayları da hesaba katınca bizim inekler için üzülmemek gerçekten elde değil.

Batum - Özgür Çakır

Batum’a varmadan geçeceğiniz Gonio kasabasında ise Apsaros Kalesi var ve tarihi 2500 yılı bulan bu kalenin dış surları neredeyse kusursuz bir şekilde ayakta. Kalede İsa’nın 12 havarisinden olan Aziz Matthias’ın anıt mezarı ve kivi, mandalina, mısır, lahana ve üzüm ekili bağ bahçeler mevcut. Hazır yeri gelmişken belirtmekte fayda var; Gürcistan Hristiyanlığı kabul eden ilk devlet, yani krallık ve sanırım adı geçen Aziz Matthias’ın da bu işte bir parmağı var.

Batum - Özgür Çakır

Bu arada Batum’da daha uzun süre kalıp ekonomik bir deniz tatili yapmak isteyenler için özellikle Karadeniz’in en uzun plajının olduğu Gonia bölgesinde çok sayıda küçük pansiyon ve motelin hizmet verdiğinin de altını çizelim.

Batum - Özgür Çakır

Tercihinizi mevsimlerden yaz için kullandıysanız bu bölgede ve şehir merkezinde Antalya’dan farksız, hatta daha da belirgin bir yazlık mekandaymışsınız hissine kapılacaksınız. Bir kısmı neredeyse pala bıyıklı olan orta yaş üstü geleneksel siyah kıyafetleri içindeki Gürcü kadınlar dışındaki Batumlular ve tabi özellikle gençler caddelerde, kıyıda ve neredeyse her yerde deniz kıyafetleri ve mayoları ile dolaşmaktalar.

Batum - Özgür Çakır

Batum’u diğer Karadeniz şehirlerinden ayıran önemli özelliklerinden biri de pek tabi dar alanlara sığmaya çalışan değil geniş bir ovada çok iyi planlanmış bir şehir olması.

Batum - Özgür Çakır

Öyle ki Nazım Hikmet’in Batum’u bir satranç tahtasına benzettiği rivayet edilir. Gerçekten de Rus şehir planlamasının –aslında bir örneğini Kars’ta da görebileceğiniz- önemli özelliği olan geniş bulvarlar, caddeler ve düzenli yerleştirilmiş sokaklarıyla Türkiye gibi çoğunluğu karmaşadan ibaret şekilde planlanmış şehirlerde yaşayan bizler için ibretlik bir durum söz konusu.

Batum - Özgür Çakır

Bu yüzden de 5-6 sene önce çok fakir bir devletin fakir bir şehri görünümünde olan Batum batı sermayesi ile tanışınca yenilenen yolları ve restore edilen binalarıyla bugün her gideni şaşırtacak ve kendinizi sınırın sadece 20 km uzağında olmanıza rağmen herhangi bir Orta Avrupa kentinde hissettirecek kadar güzelleşmiş durumda.

Batum - Özgür Çakır

Sovyet Rusya döneminde iken ülkenin en güney ucunda yer alması dolayısıyla Rusların tatil için akın ettiği ve etrafının yazlıklarla çevrelendiği bir yazlık kent iken bugünlerde hedefine ek olarak Batı ülkelerini de alan bir turizm şehri olma iddiasında. Hali hazırda uluslararası büyük otel zincirlerinden birkaç tanesinin şubesi mevcut olan şehirde en büyük inşaatlar da yine diğer büyük otellere ve casinolara ait. ABD sermayesini çekmeyi başaran ve stratejik ortaklığını benimseyen Gürcü yönetiminin hedefinin Batum’u bölgenin Las Vegas’ı yapmak olduğu fikri sıkça dile gelen ve yavaş yavaş da gün yüzüne çıkan bir durum.

Batum - Özgür Çakır

Aslında yine çok kültürlü, kozmopolit bir demografik yapı ile karşı karşıyayız. Çünkü yaz aylarında nüfusu 400.000’i bulan Batum’da birçok kültür bir arada yaşıyor: Gürcüler, Ruslar, Rumlar, Ermeniler, Azeriler, Lazlar ve Türkler. Özellikle yabancı bir ülkede bir süreliğine de olsa kendini evinde hissetmek isteyenler Osmanlı döneminden kalma, Acara Beyi Arslan Beg’in iki Laz kardeşe yaptırdığı ve şehirdeki tek etkin cami olan Orta Camii’nin bulunduğu Türk mahallesinde soluklanabilir; kahveler, kıraathaneler, restoranlar, sokakta dolaşanlar ve çalan müzikler ile buram buram memleket havası alabilirler.

Batum - Özgür Çakır

Nereden başlamalı sorusunun cevabı biraz uzun ve karışık. Çünkü aslında Batum öyle kolay kolay bir güne sığdırılabilecek bir şehir değil. Sadece parklarını gezmeye kalksanız birkaç gün vakit ayırmanız gerekir. Bu yüzden iyisi mi siz bu geziye en az bir hafta sonunu ayırmış olun ve ilk iş otelinize yerleşin. Batum’da çok sayıda ve ekonomik sayılabilecek beş yıldızlı otel olduğu gibi her bütçeye uygun konaklama seçenekleri de mevcut. Tercih sizin. Otelde fazla vakit kaybetmeden yollara düşmekte fayda var. Yolun ve yolculuğun yorgunluğu atmanın en güzel yolu ise önce denize merhaba demek. Neredeyse tüm sahili boyunca denize girilen ve sahil ile şehir arasında belki de dünyanın en güzel parklarından birini barındıran bir şehir Batum. Önce bir banka yerleşip havuzlardaki su fiskiyelerinin sabaha kadar süren dansını izleyebilir, sonra mesela arzu ederseniz Olimpik Buz pistinde üçlü salto yapmayı deneyebilirsiniz.

Batum - Özgür Çakır

Batum Devlet Parkı (Milli Park) Karadeniz kıyısında bulunuyor. Bir binalar tarlasına benzeyen kentin ortasında, yemyeşil bir ada gibi. Kentte taçsız kral olarak nitelenen şair İlya Çavçavadze ile Gürcü edebiyatının önemli isimleri, sanatçılar ve devlet adamlarının heykellerinin süslediği park uzun yürüyüş parkurları, buz pisti, lunaparkı, yunus gösteri merkezi, akvaryumu, göleti, plajları ve sahil kahveleriyle aslında devasa bir gezi ve eğlence alanı. Ve aslında sadece bu parktaki heykellerin nitelik ve nicelikleri bile sizi ne kadar büyük bir entelektüel kapasitesiye sahip bir şehirde olduğunuzu anlatacak türden. Gürcistan SSCB döneminde komünist sistemde uzun yıllar geçirmiş olsa da Gürcüler kendilerine has kültür, dil ve alfabelerini korumuş. Batumlular yerel özelliklerini korumanın yanında sistemi çok katı şekilde yaşamış, bu sayede de en önemli getirisi olarak kültür ve sanata eğilimi olan bir halka dönüşmüş. Bu yüzden yolunuzun düşeceği bir köy evinde orijinal Dostoyevski okuyanlar görünce, şöförünüz sizi beklerken hemen kitaba sarılınca ve o akşamki operaya gitmeye niyetlenip biletlerin haftalar önceden tükendiğini duyunca sakın şaşırmayın.

Batum - Özgür Çakır

Batum’u tanımanın en iyi yolu hiç şüphesiz geniş bulvarlar ve caddeler boyunca uzun yürüyüşler yapmak. Sahildeki parkın hemen arkasındaki büyük bulvarın arkasında Acara Özerk Cumhuriyeti parlamento binası ve başkanlık sarayının bulunduğu meydanda Altın Post Efsanesi ve Arganotları konu alan heykel bulunuyor. Mitolojiye meraklı olanlar bilirler altın postlu koç gücü, sonsuzluğu, egemenliği ve dünya liderliğini sembolize ediyor ve efsaneye göre bu altın postlu koçu kim yenerse dünyayı da onun yöneteceğine inanılıyor. Mitolojide altın postlu koçun peşine düşen antik Yunan kolonilerinden Argonotların zorlu deniz yolculuğundan sonra karaya çıktıkları yer Batum ve bir kısmı gerçek altından yapılmış olan söz konusu heykel de tam bu efsaneyi anlatan işlemelerle süslü. Gürcistan’a Rusya ve ABD’nin özel ilgi ve yakın markajını düşününce efsaneye inanmak için yeter sebep de var görünüyor.

Batum - Özgür Çakır

Tarihçi ve etnograf Khariton Akhvlediani’nin ismini taşıyan Acara Devlet Müzesi de yakınlarda. Dört katlı, geniş ve son derece iyi düzenlenmiş müze zengin bir koleksiyona sahip. Hazır uğramışken gezebileceğiniz Doğa Müzesi de aynı çatı altında. Burada öğrencilik yıllarınıza kısa bir dönüş yapıp Karadeniz’de 147 tür balık çeşidi bulunduğunu ve 200 metre derinliğin altında yaşam bulunmadığını hatırlayabilirsiniz. Geçen yıllarda 100 yaşını kutlamış olan ve bunun şerefine bahçeye yerleştirilen, Gürcü balıkçılar tarafından avlandığı söylenen balina iskeleti ise bence en ilginç obje. Meraklıları için Sanat Müzesi’nde Ayvazovski’nin orijinal eserlerini görme şansı olduğunu da belirtmeli. Aynı bölgede yer alan kentin iki merkez caddesi Baratashvili ve Abashidze caddelerinin kesiştiği noktada yükselen eski postane binası ise mimariye ilgisi olanları mutlu edecek bir türden karakteristik bir yapı. 20. yüzyılda yapılmasına karşın, Gürcü mimari karakterini yansıttığı söyleniyor. Bu arada enteresan bir şekilde neredeyse tüm devlet kurumlarının girişinde Gürcü bayrağı ve bazılarında Acaristan flamalarının yanında mutlaka kocaman Avrupa birliği bayrakları asılı. Halkın ne kadar benimsediğini bilemiyorum ama Sakaashvili hedefine Avrupa’yı koymuş o çok açık. Gün gelir de bir gün Gürcistan AB üyesi olur mu bilemem ama olursa da bizden önce olur mu acaba diye düşünmemek elde değil. Tabi bu sadece görsellikle ilgili bir çaba değil. Henüz bir aday ülke olmasa da şehirleşme ve toplumsal hayattaki gelişmeler bu yönde ciddi bir çaba olduğunu da gösteriyor. Daha önce gümrükteki değişimden bahsetmiştim. Aynı şekilde birkaç sene önce mafyanın hüküm sürdüğü, ilk merhaba dediğim Gürcünün bana silah satmaya kalkıştığı şehir -ben de anlatanların yalancısıyım ama- polis devletine dönüşmeden mafyadan arındırılabilmiş ve dışardan göründüğü kadarıyla gerçekten tüm kuralların ciddiyetle uygulandığı bir Avrupa şehrinden farksız bugünlerde. Tüm sürücülerde emniyet kemerleri takılı, park alanları engelliler için olanlar dahil organize olmuş, rüşvet bitirilmiş ve insanlar gerçekten nefes almış.

Batum - Özgür Çakır

Tek etkin cami Orta Cami deyince şehrin her yanının kiliselerle bezeli olduğunu düşünmemişsinizdir umarım. Benzer ölçekteki başka bir Avrupa kentine kıyasla kilise sayısının daha az olduğunu ve diğerlerinde olduğu gibi her döndüğünüz köşede sizi şaşırtacak ebatta bir ihtişamlı kilise ya da katedralle karşılaşma ihtimalinizin daha az olduğunu söyleyebilirim. Altın Koç heykelinin bulunduğu büyük meydandan liman yönüne doğru ilerlerken karşınıza çıkacak olan Meryem Ana Kilisesi şehrin katedrali durumunda. En büyük ve en gösterişli kilise olan bu yapı 19. yüzyılda yapılmış ve görece küçük boyutuna rağmen görkemli bir mimariye sahip. Girişinde sessiz ve kibarlığı elden bırakmayan dilenci kadınlar, içeride ise dini sahnelerin resmedildiği vitraylarla çok başarılı bir iç dekorasyon sizi karşılayacak. Aynı zamanda şehrin nikah sarayı görevini de üstlendiği için içeride bir de evlilik törenine rastlamanız sizi şanslı kılmaz benden söylemesi. Eskilerde daha etkin ve önemli olduğunu tahmin ettiğim, doğal bir liman olan Batum Limanı bugünlerde biraz da kentin turistik merkezi olmuş durumda. Burada yıl boyu kahve tiryakilerine, sokak müzisyenlerine, şairlere ve her liman gibi olmazsa olmaz olan balıkçılara rastlayacaksınız. Bir bankta soluklanmanın zamanıdır. Biraz dikkat kesilirseniz sokak aralarında ya da kentin herhangi bir köşesinde olduğu gibi rıhtımda da kulaklarınıza bir akerdeon tınısı mutlaka çalınacak. Ve çalan kişi mutlaka ne yaptığını biliyor olacak. Keyfini çıkarın.

Batum - Özgür Çakır

Eski Batum sokaklarında ağır bir sinema havası sezecek ve kim bilir belki de sosyalizmin izlerinden olsa gerek neredeyse nostaljik bir Küba esintisi hissedeceksiniz. Sahil kısmındaki restore olmuş ya da yeniden inşa edilmiş binalar içerilere girdikçe seyrelecek belki ama şehir biraz daha köhne ve bakımsız olsa da daha samimi görünecek gözünüze. SSCB döneminde yapılmış olan binalar çoğunlukla her sokakta ayrı apartmanlar olarak değil, sokak boyunca devam eden yekpare yapılar şeklinde konumlanmış durumda. Bu binaların ortasında da ortak kullanılan ve yola küçük tüneller ile açılan genişçe bir avlu mevcut. Bir şehri anlamanın yolu mahremine girmekten geçer benden söylemesi. Çekinmeden girip bir merhaba demenizi öneririm çünkü aniden hayatlarına giren bir yabancı olsanız da sıcak karşılanacağınızı söyleyebilirim. Batum’da alışveriş merkezi ve süpermarket diye tanımlanacak büyüklükte bir şey yok. Onun yerine küçük bakkallar her köşebaşında ve her yerde döviz bürosu. Sanırım karlı bir iş ve bunun için özel bir izin de gerekmiyor zira bazı Gürcüler arabalarının bagajlarının üzerinde döviz bürosu işi yapıyorlar. Sahilden biraz içeri gidince de yine arabaların kaputunda veya bagaj üstünde kumar oynayan insanlara da rastlamanız olası. Kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik olarak çok ucuz olan içkilerden, özellikle dünyaca ünlü Gürcü şaraplarından satın alabilirsiniz. Aman dikkat, çarşı ve dükkanlarda, Türk Lirası kabul edilmiyor. Bir de kredi kartı kullanıcıları için küçük bir not: yanınızda visa kart götürün, master kartı kabul etmiyorlar. Bu arada komşular da bizim gibi pazarlığa açıklar, alışveriş yaparken pazarlık yapmayı unutmayın. Uygun iklim şartları nedeniyle bölgede, başta turunçgiller olmak üzere bol miktarda meyve ve çay yetiştiriliyor. Petrol rafinericiliği ve gemi yapımcılığı da eskilerde daha fazla olsa da hala etkin durumda. Sovyet döneminden kalma demir çelik fabrikası, kömür madenleri ve kağıt fabrikaları gibi belki de otuza yakın büyük işletme mevcutmuş. Ancak bugünlerde sadece kalıntılarını görmek mümkün. Zira Gürcistan bağımsızlığını kazandığında fabrikalar sahipsiz kalmış ve ekonomik zorluklarla boğuşan Batum sakinleri de çivilerine kadar söküp her şeyi hurda olarak satmışlar.

Batum - Özgür Çakır

Şehirde lokantacılık sektörü genel olarak Türklerin elinde. Sahil kenarındaki görece lüks sayılabilecek bölgedeki kafeteryaları saymazsak sanırım yerel halkın genelinin ekonomik gücü olmadığı için kafeterya ya da pastane yok. Ve tabi hala ve belki de çok şükür ki hazır yemek zincirleri de… Bunun yerine sıklıkla göreceğiniz küçük dükkanlarda çiğ börek satan ve genelde kadınların işlettikleri yerler var. Şehrin en meşhur restoranı Lazuri. Avlusu ve bahçesiyle her bir katında enfes sofraların kurulduğu eski bir Batum evi. Bahçede bir de votka damıtma aleti var. Yiyeceklerden en meşhur ve öne çıkanı ise Kaçapuri denilen bir tür peynirli pide. Domuz eti bulunmaması nedeniyle, Türkiye’den giden turistlerin baş tercihi. Bir de tabi Khinkhali’den bahsetmek lazım. Bizim mantının çok iri bir versiyonu dersem anlaşılacağını tahmin ediyorum. Bu kadar irileşmiş olan mantı yani Khinkhali, Gürcülerin çok çalışkan olmadıklarına dair efsaneyi doğrular nitelikte. Yani biraz tembel işi olan bu mantı sos olmadan karabiber ekilerek tüketiliyor. Gürcüler içkiye özellikle şaraba çok düşkünler. Artık rehberiniz de olan şöförünüz içki mevzu açılınca size durumu şöyle açıklayacak nitekim: “Türkler hastalanır, ‘ne kadar yaşarım doktor?’ diye sorar; Gürcüler hastalanır ‘ne zaman içeceğim doktor?’ diye sorar…” Bütün öğünlerde içki tüketildiği gibi neredeyse her köşebaşında da küçük birahaneler ve sokakta iri fıçılardan bira satılan seyyar tezgahlar görmek mümkün. Tabi bu kadar içince adabıyla içmeyi de öğrenmişler ve “Gürcistan’da içki sarhoş olmak için içilmez” diyorlar. Ayrıca tek başına içki içmek de büyük bir ayıp sayılıyor.  Doğruluğunu test etmiş ya da tanık olmuş değilim ama söylenen o ki Batum’daki müslümanlar domuz eti ve şarap’a karşı olan dinsel yasakları kabullenmemişler ve domuz eti tüketip bolca şarap içiyorlarmış. Sosyolojiye meraklı arkadaşlar önden buyursun.

Batum - Özgür Çakır

Ve şehirde bolca kahvehane var. Kahve kültürüyle de ünlü Batum. Hemen her köşe başında bir kahvehane, kahve ve aksesuar satan dükkan ya da atölye bulmak mümkün. Batum halkı için kış ayları dışında yılın üç mevsimi, kapı önlerinde, sokaklarda ve kahvehanelerde, Karadeniz rüzgarı eşliğinde uzun kahve sohbetleri yapmakla geçiyor ve kahve yaşamın önemli bir parçası olmuş. Aromatik olanlardan en koyusuna tat, koku ve sertlik derecelerine göre onlarca çeşide ayrılan Batum kahvelerinin sihirli bir zindelik verdiğine inanılıyor. Bunların yanında bir de tabi “limonad” denen alkolsüz bir içecekleri var ve görünen o ki oldukça popüler. İsmine bakıp aldanmayın çünkü bu bir limonata değil. Armut, üzüm ve elma meyvelerinin aromalarından yapılan bir tür gazlı içecek. Üstelik bir de felsefik yanı var şimdilerde nostaljik kalan. Sosyalist dönemde iken kolaya seçenek olarak ve kolanın yaygınlaşmasına muhalefet için üretilmiş. Tadı biraz şekerli ve öksürük şurubunu andırsa da beğenme ihtimalinizi hesaba katarak 1 lariyi gözden çıkarmak fena fikir değil.

Batum’da mutlaka görülmesi gereken en önemli duraklardan biri de dünyaca ünlü olan “Batumski Botaniciski Sad” yani Botanik Bahçesi. Şehir merkezinden 8-10 km. kadar uzaklıkta konumlanan bu küçük orman dünyanın ikinci büyük ve zengin botanik parkı. Girişte yer alan bambu ağaçlarıyla kaplı alandaki telesiyej ise bu gezimizin adrenalin parkuru. Biraz bakımsız olan ve sanki Dharma Girişimin elinden çıkmış izlenimi veren bu telesiyeji gittiğinizde çalışır durumda bulur musunuz bilmiyorum. Eğer öyleyse denemekte fayda var. Bunca yıldır çalışabildiğine göre pekala sizi de taşıyabilir değil mi? Yaklaşık 70 yıllık bir geçmişe sahip ve 114 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu olan bu ormancıkta binlerce bitki ve ağaç türü bulunuyor. Parkın büyüklüğü gözünüzü korkutmasın çünkü yönlendirmeler gerçekten başarılı. Umuyorum ki çiseleyen yağmur altında, bütün parkı gezmek için en az 2 saat yürümeniz gerekiyor ve inanın bana her dakikasına değiyor. Binlerce ladin, okaliptüs, köknar ve çamın yanında nadir türler olan pavlonya, sakura gibi bitkileri de görmek mümkün. Dünyanın dört bir yanından getirilen ağaç ve fidanlarla, burada 9 bölge oluşturulmuş ve yaklaşık 120 botanikçiye emanet edilmiş. Müthiş bir emek ve göz yaşartıcı bir tarih taşıyor bu ormanda. Özellikle manolya ağaçlarına bayılacaksınız. Batum’un sokaklarını, yamaçlarını, kırlarını bir cennet bahçesine çeviren ve kentin sembolü olan manolya bu parkta da her yerde. Ve tabi “küstüm çiçeği”, utangaç mimoza ağaçları. İsmini dokununca kapanıp solmasından alan mimozaların kokusu gezinin keyfine keyif katıyor. Ve insan düşünmeden edemiyor Batum’a ne kadar çok dokunan var bugünlerde. Küsmeden yetişip görmekte, nostaljisini yitirmeden ve bozulup küçük Las Vegas olmadan dünya gözüyle Sovyet Rusya’yı anlayabilecek bu durağa uğramakta fayda var.

Başa dön tuşu