Dergi Bursa / NİSAN-MAYIS 2019 / Sayı 53

61 Who can forget them? Who can stay away from their buzzing? Who can give up on this feast of music with the combination of records and gramophone? What do we have left anyway that instill a sense of nostalgia while taking us back to the past? Let us continue with a very special memory. A memory of Atatürk related with records is included in the memoir entitled “At Atatürk’s Side” compiled by Kemal Ulusu, son of Nuri Ulusu who worked as the librarian of the Çankaya Palace during 1927 – 1938: “(...) Atatürk loved and appreciated Mr. Münir Nurettin Selçuk. During one of our train trips, Fahrettin Altay Pasha was also with us. He called me as they were having coffee and said, ‘Play a record on the gramophone for us’. And I placed a record by Münir Nurettin Selçuk. As soon as hearing it he said, ‘Turn that off quick, play something else’. So I played a record by Safiye Ayla. He said, ‘Okay, this is good’ and said, ‘Bring all Münir Nurettin records that we have’. We had three or four and I gave all of them to Atatürk. He opened the window and threw them all out. Afterwards he said, ‘Well now!’. We were all surprised but could not ask anything. Until we reached Ankara… During one of his joyful moments we asked why he threw away the records. Kim unutabilir ki onları? Cızırtısından kim uzak durabilir? Plak ve gramofonun işbirliğinde ortaya çıkan müzik ziyafetinden kim vazgeçebilir? Nostalji kokan, bizi geçmişe götürüp oralarda vakit harcatan kaç tane değerimiz kaldı ki? Çok özel bir hatıra ile devam edelim. 1927 – 1938 yılları arasında Çankaya Köşkü kütüphanecisi olan Nuri Ulusu’nun oğlu Kemal Ulusu tarafından derlenen “Atatürk’ün Yanı Başında” isimli anı kitabı Atatürk’ün plaklarla ilgili bir anısını dile getiriyor: “(...) Atatürk Münir Nurettin Selçuk Bey’i sever, takdir ederdi. Bir tren seyahatimizde yanında Fahrettin Altay Paşa da vardı. Kahvelerini içerken beni çağırdı, ‘Gramofona bir plak koy da dinleyelim’ dedi. Ben de Münir Nurettin Selçuk’un bir plağını koydum. Daha ilk ses çıkar çıkmaz, ‘Çabuk kapat bunu, yerine başka koy’ dedi. Safiye Ayla’nın bir plağını koydum. ‘Tamam, güzel oldu şimdi’ dedi ve ‘Münir Nurettin’in ne kadar plağı varsa getir’ dedi. Üç dört plağı vardı, hepsini Atatürk’e verdim. Camı açtı ve tüm plakları attı. Sonra da ‘Oh be’ dedi. Şaşkın bakışlarımız içinde bir şey sormadık. Ta ki Ankara’ya gelinceye kadar... Keyifli bir anında plakları

RkJQdWJsaXNoZXIy MjAwNTM=