Dergi Bursa / EYLÜL 2018 / Sayı 50

61 en çok, 5-6 yaşlarındaydım hatırlıyorum. Kibrit kutularının üzerinde görüyordum Bursa’yı. Bursa Fuarı vardı Kültürpark’ta. Bursa deyince yeşil aklımıza gelirdi. Aslında hiç bilmediğimiz Bursa, Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi’ymiş. O mekânın Bursa’da olması ne kadar enteresan değil mi? Bambaşka bir yerden çıkıyor karşına. Havacılık tarihinde müthiş insanlar yetiştirmiş, dünyanın ilk eski yazıları Sümer yazılarını okuyan Muazzez İlmiye Çığ’mış Bursa aynı zamanda. Giderek gözünün önünde büyüyor. Ahmet Vefik Paşa’ymış, ilk tiyatro varmış Bursa’da. Neymiş kardeşim Bursa, (gülüyoruz) havai fişek gibi hayatımızda büyüdü. Kibrit kutularından çıkan Bursa, birdenbire lunaparka dönüştü. Çok renkli, çok canlı, çok büyük bir medeniyet var karşımızda. COĞRAFİ ZENGİNLİĞİNİN FARKINDA DEĞİL Aynı zamanda bu kadar da talihsiz bir şehir olamaz. Coğrafya en büyük zenginliktir aslında. Coğrafya kaderdir derler ya doğru. Bakın ova, ırmak, göl, dağ, tepe deniz ne kadar farklı topografik yapılanmalar değil mi? Hepsinin olduğu iki kent var biri Hatay, diğeri Bursa. Bu kadar coğrafi zenginliği bir arada barındıran dünyanın birkaç şehrinden biridir ama Bursa bunun farkında mı? Orhan Veli’nin şiiri var ya “Gemlik’e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma.” Aslında orada anlatılan tam da budur. Bursa’yı bu şaşırtan güzellikleriyle anlatmamız gerekiyor. Bursa’nın talihsizliği ise ne yazık ki yanlış ekonomik planlama ve yapılanma ile sanayi kenti olarak algılanmasıdır. Oysa Bursa bu değil! Sanayi olmamalı demiyorum ama doğru sanayiyi koymak ile Bursa’yı sanayi kenti yapmak farklı şeylerdir. Merinos tarihteki en eski örneklerden biridir. Ama o da bitti kalmadı ki, bir Sümerbank, Nazilli ne kötülüğünü gördük… Merinos bizim hafızamız, tarihimiz belleğimizdi. Üstünde Türk Malı yazan şeylerden bizi nefret ettirmeye çalıştılar. Bugün konuşulan ekonomik kriz değil, son 30-40 yılın bütün hatalarının iflasıdır. ÖNCE KÜLTÜRLERİ KORUYACAKSIN Atatürk’ün kültür politikası şovenist bir politika değildi. Türkiye Cumhuriyeti’ni Anadolu’daki bütün kavimlerin, topluluklarının, kültürlerin temsilcisi olarak görüyordu. Türk anlayışı da buydu. Kiracı değil toprak sahibiyiz. Hititler sazı yere koymaz, sapındaki ipiyle duvara asardı. Bugün hala bizim ozanlarımızın sazının ucunda asılı ip, bir Hitit geleneğidir. Atatürk’ün kültür politikası buydu işte. Bilgiye dayalı, kültür DNA’larını ortaya çıkaran, sahiplenen bir kültür politikası. Zaten Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni de kurdu. Çünkü millet olmak, farklı diller, farklı tarihler ve coğrafyaların bütünlüğüdür. Çünkü “Dil, Tarih ve Coğrafya” bilimdir ancak bilimin ışığı altında bir araya gelebiliriz. Ne yazık ki ben kültür politikasının ne demek olduğunu bilen daha kimseyle tanışmadım. İşte tüm bu bilgileri müzede hafıza altın alacaksın. Müzeler toplumların hafızasıdır. Sen önce kültürleri koruyacaksın. Bir milleti millet yapan dilleri, tarihi, coğrafyayı koruyamazsan zaten sonu acı. Ne yaparlar arkeolojik kazı alanının üstüne çirkin çirkin binalar kurarlar, kurmuyorlar mı kuruyorlar zaten. Her şeyi rantiyede heba etmiyorlar mı ediyorlar. Çünkü kültür politikası ne demek olduğunu bilen yok! cities in the world with such vast geographical richness, but is Bursa aware of this? You must know the poem by Orhan Veli, “You will see the sea towards Gemlik, do not be surprised.” Actually, this is exactly what is meant there. We have to understand Bursa with these surprising beauties. What is unfortunate for Bursa is that the city is perceived of as an industrial city due to wrong economic planning and structuring. However, Bursa is not that! I am not saying that there should not be any industry, but placing the right industry and making Bursa a city of industry are two different things. Merinos is one of the oldest examples in history. But that is also over now, or Sümerbank and Nazilli… Merinos was our memory, our history. They tried to make us hate objects marked as Made in Turkey. What we are talking about now is not an economic crisis, but the result of all mistakes made over a period of 30-40 years. YOU FIRST HAVE TO PRESERVE CULTURES Atatürk’s cultural policy was not a chauvinist one. He saw the Turkish Republic as the representative of all tribes, communities and cultures in Anatolia. This was his understanding of Turks. We are not renters, we are land owners. The Hittites did not place the saz on the ground but hung it on the wall with a rope attached to it. The rope that is attached to the saz of our poets dates back to this Hittite tradition. This was Atatürk’s cultural policy. One that is based on knowledge which puts forth cultural DNAs while laying claim on what is ours. He founded the Faculty of Languages, Geography and History in Ankara for this reason. Because being a nation is the sum of different languages, histories and geographies. Because, “Language, History and Geography” is a science and we can only get united under the guiding light of science. Unfortunately, I have not yet met anyone who knows what culture policy means. Now, you have to preserve all this knowledge in our memories by way of museums. Museums are the memories of communities. You first have to preserve cultures. If you cannot preserve the languages, history or geography that makes a nation what it is, too bad for you. Then they will build ugly buildings on archeological excavation sites and which is what they are doing now. Everything is up for grabs. Because no one knows what culture policy means!

RkJQdWJsaXNoZXIy MjAwNTM=