82
uzaktaki yakın
eşeklerin bulunduğu milli park alanını,
MÖ 6000’e tarihlendirilen Kastros
neolitik şehrini ve adanın en kuzeydoğu
ucunda yer alan ve Rumlar tarafından
kutsal olarak kabul edilen Apostolos
Andreas Manastırı’nı da ziyaret
edebilirler.
Kıbrıs Harekatı sonrasında “Gazi”
unvanını alan Mağusa’ya doğru olan
yolculuğunuzda mutlaka uğranması
gereken durak ise Salamis Antik
Kenti. Bir Efes değil belki ama ayakta
kalmış olan tiyatro ve amfi tiyatrosu
dışında Zeus Tapınağı, su deposu, Aya
Epiphanios Bazilikası ve Gymnasium,
hamam, sauna ve soğukluk alanları ile
dönemin ileri gelenlerinin spor tesisi
olan kısmı yeter de artar bile. Tarihi MÖ
XI. yüzyıla dek dayanan ve bir kısmı
sular altında kalan deniz kıyısındaki
Salamis antik kentinden arda kalanlar
hayal gücü kuvvetli olanlara birkaç bin
yıllık bir nostalji yaratacak gerçeklikte.
Bazı bölgelerde korunmuş olan mozaik
yer döşemeleri ve tavan süslemelerinin
büyüsüne kapılanların kafaları
uçmuş olan heykellerin bedenlerinde
kendilerini hayal etmeleri an meselesi.
Her köşesi tarih ve gizem kokan
Gazi Mağusa ise belki de dünyanın
sayılı tarih ve kültür mirasına sahip,
içinde onlarca tarihi mekan barındıran
eski şehir surlarının tamamının
dimdik ayakta kaldığı bir liman
kenti. Hıristiyanlar için inanç turizmi
kapsamındaki en önemli yerlerden
biri olan St. Barnabas Manastırı,
İkon ve Arkeoloji Müzesi, William
Shakespeare’in Othello trajedyasına
konu olan hikayenin geçtiği XV.
yüzyıl Venedik yapısı Othello Kulesi,
Luzinyan krallarının -Lefkoşa’daki
Kıbrıs Kralı ilanı sonrası- Kudüs Kralı
olarak taç giydikleri bir diğer katedral
olan St. Nicholas (Lala Mustafa Paşa
Camii) başlıcaları olmak üzere yirmiyi
aşkın tarihi eser eski surlar içerisinde
ziyaretinizi bekliyor olacak. Girne ve
Lefkoşa’da olduğu üzere üniversite
öğrencilerinin sosyal hayata hareketlilik
getirdiği Gazi Mağusa’da özellikle St.
Nicholas Katedrali -Osmanlı döneminde
mimarisine uygun bir şekilde başarıyla
eklendiğini düşündüğüm minaresiyle
Lala Mustafa Paşa Cami-’nin
bulunduğu meydan ve bu bölgedeki
küçük kafe ve restoranlar yoğun
geçen günün yorgunluğunu atmak için
birebir. Katedralin önündeki büyük
ağacı sıradan bir yeşillik gibi algılayıp
es geçeceklere bu konuda küçük
bir bilgi aktarmak isterim. Katedralin
inşaatına başlanan 1298 yılında
dikildiği söylenen bu 714 yaşındaki
anıt ağaç (Cümbez ağacı) Kıbrıs’ta
yaşayan en yaşlı canlı. Ulusal miras
listesine alınarak korunan ve yaşamı
1...,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83 85,86,87,88,89,90,91,92,93,94,...148