Dergi Bursa Ekim-Kasım 2011 - page 70

68
gezi - yorum
büyük bulvarın arkasında Acara
Özerk Cumhuriyeti parlamento binası
ve başkanlık sarayının bulunduğu
meydanda Altın Post Efsanesi ve
Arganotları konu alan heykel bulunuyor.
Mitolojiye meraklı olanlar bilirler
altın postlu koç gücü, sonsuzluğu,
egemenliği ve dünya liderliğini
sembolize ediyor ve efsaneye göre bu
altın postlu koçu kim yenerse dünyayı
da onun yöneteceğine inanılıyor.
Mitolojide altın postlu koçun peşine
düşen antik Yunan kolonilerinden
Argonotların zorlu deniz yolculuğundan
sonra karaya çıktıkları yer Batum ve
bir kısmı gerçek altından yapılmış olan
söz konusu heykel de tam bu efsaneyi
anlatan işlemelerle süslü. Gürcistan’a
Rusya ve ABD’nin özel ilgi ve yakın
markajını düşününce efsaneye inanmak
için yeter sebep de var görünüyor.
Tarihçi ve etnograf Khariton
Akhvlediani’nin ismini taşıyan Acara
Devlet Müzesi de yakınlarda. Dört katlı,
geniş ve son derece iyi düzenlenmiş
müze zengin bir koleksiyona sahip.
Hazır uğramışken gezebileceğiniz
Doğa Müzesi de aynı çatı altında.
Burada öğrencilik yıllarınıza kısa bir
dönüş yapıp Karadeniz’de 147 tür
balık çeşidi bulunduğunu ve 200 metre
derinliğin altında yaşam bulunmadığını
hatırlayabilirsiniz. Geçen yıllarda 100
yaşını kutlamış olan ve bunun şerefine
bahçeye yerleştirilen, Gürcü balıkçılar
tarafından avlandığı söylenen balina
iskeleti ise bence en ilginç obje.
Meraklıları için Sanat Müzesi’nde
Ayvazovski’nin orijinal eserlerini görme
şansı olduğunu da belirtmeli. Aynı
bölgede yer alan kentin iki merkez
caddesi Baratashvili ve Abashidze
caddelerinin kesiştiği noktada yükselen
eski postane binası ise mimariye
ilgisi olanları mutlu edecek bir türden
karakteristik bir yapı. 20. yüzyılda
yapılmasına karşın, Gürcü mimari
karakterini yansıttığı söyleniyor. Bu
arada enteresan bir şekilde neredeyse
tüm devlet kurumlarının girişinde
Gürcü bayrağı ve bazılarında Acaristan
flamalarının yanında mutlaka kocaman
Avrupa birliği bayrakları asılı. Halkın ne
kadar benimsediğini bilemiyorum ama
Sakaashvili hedefine Avrupa’yı koymuş
o çok açık. Gün gelir de bir gün
Gürcistan AB üyesi olur mu bilemem
ama olursa da bizden önce olur mu
acaba diye düşünmemek elde değil.
Tabi bu sadece görsellikle ilgili bir
çaba değil. Henüz bir aday ülke olmasa
da şehirleşme ve toplumsal hayattaki
gelişmeler bu yönde ciddi bir çaba
olduğunu da gösteriyor. Daha önce
gümrükteki değişimden bahsetmiştim.
Aynı şekilde birkaç sene önce mafyanın
hüküm sürdüğü, ilk merhaba dediğim
Gürcünün bana silah satmaya kalkıştığı
şehir -ben de anlatanların yalancısıyım
ama- polis devletine dönüşmeden
mafyadan arındırılabilmiş ve dışardan
göründüğü kadarıyla gerçekten tüm
kuralların ciddiyetle uygulandığı bir
Avrupa şehrinden farksız bugünlerde.
Tüm sürücülerde emniyet kemerleri
takılı, park alanları engelliler için olanlar
dahil organize olmuş, rüşvet bitirilmiş
ve insanlar gerçekten nefes almış.
Tek etkin cami Orta Cami deyince
şehrin her yanının kiliselerle bezeli
olduğunu düşünmemişsinizdir umarım.
Benzer ölçekteki başka bir Avrupa
kentine kıyasla kilise sayısının daha
az olduğunu ve diğerlerinde olduğu
gibi her döndüğünüz köşede sizi
şaşırtacak ebatta bir ihtişamlı kilise ya
da katedralle karşılaşma ihtimalinizin
daha az olduğunu söyleyebilirim.
Altın Koç heykelinin bulunduğu büyük
meydandan liman yönüne doğru
ilerlerken karşınıza çıkacak olan
Meryem Ana Kilisesi şehrin katedrali
durumunda. En büyük ve en gösterişli
kilise olan bu yapı 19. yüzyılda yapılmış
ve görece küçük boyutuna rağmen
görkemli bir mimariye sahip. Girişinde
sessiz ve kibarlığı elden bırakmayan
dilenci kadınlar, içeride ise dini
sahnelerin resmedildiği vitraylarla
çok başarılı bir iç dekorasyon sizi
karşılayacak. Aynı zamanda şehrin
nikah sarayı görevini de üstlendiği
için içeride bir de evlilik törenine
rastlamanız sizi şanslı kılmaz benden
söylemesi.
Eskilerde daha etkin ve önemli
olduğunu tahmin ettiğim, doğal bir
liman olan Batum Limanı bugünlerde
biraz da kentin turistik merkezi olmuş
durumda. Burada yıl boyu kahve
tiryakilerine, sokak müzisyenlerine,
şairlere ve her liman gibi olmazsa
olmaz olan balıkçılara rastlayacaksınız.
Bir bankta soluklanmanın zamanıdır.
Biraz dikkat kesilirseniz sokak
aralarında ya da kentin herhangi bir
köşesinde olduğu gibi rıhtımda da
kulaklarınıza bir akerdeon tınısı mutlaka
çalınacak. Ve çalan kişi mutlaka ne
yaptığını biliyor olacak. Keyfini çıkarın.
Eski Batum sokaklarında ağır bir
sinema havası sezecek ve kim bilir
belki de sosyalizmin izlerinden
olsa gerek neredeyse nostaljik bir
Küba esintisi hissedeceksiniz. Sahil
kısmındaki restore olmuş ya da
yeniden inşa edilmiş binalar içerilere
girdikçe seyrelecek belki ama şehir
biraz daha köhne ve bakımsız olsa da
daha samimi görünecek gözünüze.
SSCB döneminde yapılmış olan
binalar çoğunlukla her sokakta ayrı
apartmanlar olarak değil, sokak
boyunca devam eden yekpare yapılar
şeklinde konumlanmış durumda. Bu
binaların ortasında da ortak kullanılan
ve yola küçük tüneller ile açılan genişçe
bir avlu mevcut. Bir şehri anlamanın
yolu mahremine girmekten geçer
benden söylemesi. Çekinmeden girip
bir merhaba demenizi öneririm çünkü
aniden hayatlarına giren bir yabancı
olsanız da sıcak karşılanacağınızı
söyleyebilirim.
Batum’da alışveriş merkezi ve
süpermarket diye tanımlanacak
büyüklükte bir şey yok. Onun yerine
küçük bakkallar her köşebaşında
ve her yerde döviz bürosu. Sanırım
karlı bir iş ve bunun için özel bir izin
de gerekmiyor zira bazı Gürcüler
arabalarının bagajlarının üzerinde
döviz bürosu işi yapıyorlar. Sahilden
biraz içeri gidince de yine arabaların
kaputunda veya bagaj üstünde kumar
oynayan insanlara da rastlamanız olası.
Kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik
1...,60,61,62,63,64,65,66,67,68,69 71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,...132
Powered by FlippingBook