Dergi Bursa Oak 2015 - page 6

4
editör notu
editor’s note
Temamız hedef ile ilgili olarak
doğrudan söze girerek
aktarabileceğim yegane ve
naçizane iki örneğim var. İlki
Alice Harikalar Diyarı’ndan
çarpıcı bir örnek: Alice sordu;
“Hangi yoldan gideyim?”
Tavşan cevapladı; “Nereye
gideceğini bilmiyorsan, hangi
yoldan gittiğinin hiçbir önemi
yok.” (İzgören Akademi
eğitimlerinden) Kısaca ne
istediğini bilmek en az ona
ulaşırken yolda yaptığınız
tüm çabalar kadar önemli.
Hedefiniz yanlışsa vardığınız
yer doğru olamaz.
Diğer örneğim ise askerlik
eğitimimden... Nişan almayı
ve ateş ederek hedefi
vurmayı öğreniyorduk. Ancak
silahlarımız pek de ayarlı
değildi. Gez göz arpacık
kuralını elimizdeki silahın
yanlış çalışma prensibine
göre ayarlayıp doğru noktaya
hedef almaya çalışıyorduk.
Daha doğrusu nişan
alıyorduk. Komutanımız bize
vurmak istediğiniz hedefi
önce aklınızda belirleyin,
ardından silahınız ayarlarını
ve konumunu netleştirin
ve hedefe konsantre olun
diyordu. O an başka hiçbir
şeyin sizi etkilemesine
izin vermeyin cümlesi
de ardından geliyordu...
Hemen yanı başımızda
başka arkadaşlarımız atış
yapıyordu ve konsantre olmak
için oldukça gürültülü bir
yerdeydik. Atış için belirli bir
süremiz vardı. Kayseri’de Ali
Dağı’ndaki bir atış pistindeydik
ve hava şartları oldukça
ağırdı. (-27 derece) Neredeyse
ellerimi hissetmiyordum.
Hedefe ulaşırken
karşılaştığımız onca zorluğa
rağmen, atış tahtasını
tutturamayan yok gibiydi.
Fakat başarılı olanlar azdı.
Başarı, hedefi birbirine yakın
üç atışla vurmak demekti.
Orta bölgeden, birbirine
yakın üç atışla vurmak ise
ikinci derecede başarıyı
gösteriyordu. Orta bölgede üst
üste denk gelen atış yapanlar
ise neredeyse kusursuz
demekti. Sayıları ise oldukça
azdı. Hedefimiz aynıydı ama
farklı sonuçlar alıyorduk.
Elimizdeki silahlar, kamuflajlar,
hava şartları, süremiz, hedefe
olan mesafemiz aynıydı.
Ancak her birimiz farklıydık.
Kimimiz hedefe kitlenmiş ve
tahtadaki orta noktayı tam
ortadan vurabilmek, başarıya
ulaşabilmek için odaklanmıştı.
Kimimiz daha az, kimimiz ise
mecburiyetten. Bazılarımız
silahını iyi temizlememişti.
Silahını tanımak için yeterli
egzersizi yapmamıştı. Soğuk
bir yerde atışa gideceğini
bile bile içlik giymeyenler ve
hatta eldiven takmayanlar
bile vardı. Psikolojilerimiz ve
fizyolojilerimiz birbirinden
farklıydı. İşte farkı oluşturan
bunlardı. Hedefe ulaşabilmek
için gerekenleri yapmak
birinci şarttı. En son aşamada
işin içine yetenek ve konuya
uygunluk giriyordu. Merak
edenler için söyleyeyim: hedefi
ikinci dereceden tutturanlar
arasındaydım. Silaha karşı
birisi için bu bile iyi bir
dereceydi!
Bu örneği askerlik anımı
paylaşmak “hedefiyle” değil,
size bu ayki temamız hedefi,
çarpıcı bir örnek üzerinden
ifade etmek için aktardım.
Bana göre hayatımızdaki
herhangi bir isteğe
ulaşabilmek için bu örnekten
dersler çıkarabiliriz. Yapmayı
tasarladığınız bir iş ya da
herhangi bir amacınız varsa,
öncelikle nişangaha ihtiyacınız
olacak. Hedef aldığınız her
neyse ulaşmak istediğiniz
amaca göre davranmak
ise şart. Sizi yanıltan diğer
bir ifade ile hedefinizden
saptıran, amacınızdan
uzaklaştırıp başka noktalara
taşıyan her türlü paraziti ya
hayatınızdan çıkartın, ya da
onu hedefinize ulaşana kadar
görmezden gelin. Neye ihtiyaç
duyduğunuzu belirlerken ise
unutmayın: belirlediğiniz ve
ulaşmak istediğiniz ihtiyaç,
sizin hayatta ne kadar zengin
olduğunuzu gösterecek!
Keyifli okumalar dilerim...
When you lie down with targets you will rise up with success
En g i n Ça k ı r
Hedefle yatan başarı ile kalkar
In the last issue I had started by writing, “this is not a personal development article”, now it is quite the opposite: this
may be closely related with personal development! Be sure to read it.
Geçtiğimiz sayı “korkmayın bu bir kişisel gelişim yazısı değil” diyerek söze başlamıştım, bu sefer durum farklı:
bu yazı kişisel gelişimle yakından ilgili olabilir! Özellikle okuyun.
1,2,3,4,5 7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,...124
Powered by FlippingBook