Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

Asrın liderinin Bursa mabedi

 

Odalarında geçmişi saklayan, saygıyı en çok hak eden Bursa köşkü… Ahşabın etrafı sımsıcak sardığı, hasret kokan odalarında adım atarken; tarihi duyumsar Bursalılar. Türk ulusuna “yeniden” yaşam enerjisi sağlamış liderlerini, daha yakından tanır. Onun zarafetli bakış açısını eşyalarındaki küçük ipuçlarından anlar. Bursa’daki köşklerin “ata”sı; en ihtişamlı, en süslü ve en “beyaz” haliyle, Atatürk ve Bursa’nın ilişkisini ayaklarınızın altına serer.

Geçmişi belgeseller, söylenceler, efsaneler, filmler ya da müzik taşıyabilir zihnimize. Çoğu zaman ise tozlu kitaplar… Geçmişin izleri her daim yaşamaya devam eder.  Çağın insanları, yitip giderken onlardan geriye başka izler de kalır. Eşyaların dili olmasa da çok şey anlatır. Yaşananları hissetmek için; onları görmek, dokunmak ve geçmişe doğru küçük bir zihinsel yolculuk yeter de artar… Geçmişte yaşayan insanların cesaretlerini, kararlı olup olmadıklarını, ne denli büyük düşüncelere sahip olduklarını, kim bilir belki de tutkularını… Yaşadıkları mekânın gizleri onları ele verebilir. Onlara dair birçok ipucu yaşantılarını geçirdikleri yaşam alanlarına serpilmiş olabilir. Tıpkı Türk milletine kazandığı askeri zaferlerle yaşam şansı, sivilde yaptığı devrimlerle de derin ufuklar sağlayan Atatürk’ün Çekirge’deki köşkündeki gibi. Her köşesi Atatürk kokan bu köşk, tarihin bir kopyası gibi yanı başımızda duruyor.

Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda kazandığı destansı zaferlerle gelen tam bağımsızlıktan sonra, toplumu her yönüyle yeniden inşa etmek zorunda olduğunu iyi biliyordu. Gerçek zaferin sivil alanda gelmesi gerekliydi. Bunun için herkesten çok onun çalışması gerekti. Yeni tesisler, yatırımlar, planlamalar şarttı. Sabahlara dek kitaplar okudu, araştırmalarda bulundu, yetmedi kitaplar dahi yazdı. Bir yandan topluma gösterdiği ışığın sonsuza dek parlaması için kafa yoruyordu, diğer yandan uluslararası toplumda kaybedilen saygınlığı tekrar kazanmak için çabalıyordu. Tüm bu koşturmada nefes almak için uğradığı nokta ise mimari harikası olan Bursa Köşkü oldu. Hayatı boyunca toplam 17 kez geldi Bursa’ya. 1923 yılında Bursa’ya ikinci gelişinde köşk kendisine hediye edildi. Aslında o sıralarda köşkte halen oturmaya devam eden ve köşkün sahibi olan Miralay Mehmet Bey’den satın alınmıştı köşk. İçine Atatürk’ün zevkine, meraklarına ve kişiliğine uygun olarak yeni eşyalar alınmış ve köşk bu yeni hali ile kendisine hediye edilmişti.

Yaklaşık 3 ay kaldığı Bursa’da birçok projenin temelini atmış Mustafa Kemal Atatürk. Ülkeyi tekrar ayağa kaldıracak birçok fabrika Bursa’da hayat bulmuş. Türk gençliğine en güzel mesajlarını yine Bursa’da söylemiş. Atatürk Köşkü’nde 6 Şubat 1933’te olay şöyle cereyan etmiş; 1933 yılı Şubat ayında, Bursa Ulucami önünde ezanın Türkçe okunmasına başkaldıran 100 kadar gerici tutuklanmış. Olayı duyunca, daha birkaç gün önce ayrıldığı Bursa’ya dönen Atatürk’e; “Bursa gençliği olayı bastıracaktı. Polis ve adliyeye olan güvenleri nedeniyle, karışmadı” denilince Atatürk şu konuşmayı yapmış: “Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların gerekliliğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Bunları güçsüz düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı duydu mu, bu memleketin polisi vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla… Yine düşünecek, demek adliyeyi de düzeltmek gerekir, diyecektir. Onu hapse atacaklar. Yasal yoldan itirazlarını yapmakla birlikte; bana, İsmet Paşa’ya, meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için serbest bırakılmasını, korunmasını istemeyecek… Diyecek ki: “Ben kanaatimin gereğini yaptım. Müdahale ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı oluşturan nedenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte, benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği…”

Bursa’ya son gelişi 1 Şubat 1938 tarihindeydi. Yalova’daki Otel Termal’in açılışını yapmıştı. O gün Bursalılar ilk defa Atatürk’ü neşesiz gördüler. Yüzü soluktu, rahatsız olduğu her halinden anlaşılıyordu. Atatürk, doğruca köşke gitti. Ertesi gün Sümerbank Merinos Fabrikası’nın açılış töreni vardı; törene katıldıktan ve fabrikanın açılışını yaptıktan sonra, Bursa Belediye Başkanı Neşet Kiper’e bir mektup verdi. Mektup’ta Atatürk, Bursalıların kendisine karşı gösterdikleri sevgi bağlılığa teşekkür ediyor, Çelik Palas’taki hissesi ile Bursalıların kendisine hediye ettikleri köşkü belediyeye bağışladığını yazıyordu. Belediye Başkanı bu mektubu o gün okudu. Salon alkıştan inliyordu. Herkes çok duygulanmıştı. Bu onu son görüşleriydi.

Atatürk Müzesi Çekirge’de Çelik Palas’ın bahçesinde… 1895 yılında Miralat (Albay) Mehmet Bey tarafından yaptırılmış. 19.yüzyıl Fransız mimarlık stilinin etkisiyle yapılmış. Balkonlar, alınlık saçakları ve akroterler, ince ahşap işçiliğinin özgün örneklerinden sayılıyor. Kâgir sistemle inşa edilmiş. Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmak üzere, 1965 yılında onarıma alınmış. Onarımdan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiş. 1973 yılında da ‘Atatürk Müzesi’ adıyla ziyarete açılmış. Geniş bir bahçe içerisinde bulunan Bursa Atatürk Köşkü, çatısı ile birlikte 3 katlı. İlk kattaki salon ve odalarda Atatürk’ün kullandığı eşyalar hala o günkü gibi duruyor. İkinci katta sağ tarafta Atatürk’ün yatak odası, sol tarafta çalışma salonu, çalışma salonunun sağ yanından geçilen limonluk bölümü ve banyosu var. Bodrum kat, mutfak ve hizmetliler için ayrılmış. Çatı katı ise Atatürk’ün belgeliği olarak kullanılmış.   Asrın liderinin Bursa mabedi Asrın liderinin Bursa mabedi

Atatürk, İstanbul (Yalova dâhil), Ankara, İzmir ve Sivas’tan sonra en çok Bursa’da kalıyordu. En önemli kararlarını bu tarihi köşkün içerisinde veriyordu. Bursa ovasını bu köşkün manzarası ile algılıyordu. Köşkse ona ve yaşadığı her ana tanıklık ediyordu. Ondan pek çok parçayı taşıyordu. Dünya lideri bir dâhiyi ağırlıyordu. Göz kamaştıran mimarisi ve şıklığı ile ona tüm konforunu sunuyordu. Tarih şekillenirken çok kez Atatürk, bir nevi mabedi olan bu köşkte zamanın içinde kayboluyordu.

Yazı ve fotoğraflar: Engin Çakır
Başa dön tuşu